KÖŞE YAZILARINDA 15 TEMMUZ ANMALARI...
Bugün köşe yazarları
köşelerini büyük çoğunlukla 15 Temmuz Darbe Girişi'ne ve bu konuda yapılan
tartışmalara ayırmışlar.
Bu darbe girişimi üzerine kaleme alınan yazılar bile bize
toplumsal yaşamda giderek artan düzeyde düşmanlığa dönüşen derin yarılmayı
gösteriyor. Bu yazıların tek tek içeriklerinden bağımsız olarak bize verdiği en
önemli mesajın bu olduğunu söyleyebiliriz.
Yandaş yazarlar 15 Temmuz'u
adete yeni bir rejimin kuruluş gününe çeviren ve siyasetçisi, sanatçısı, AKP
tabanı dışındaki tüm tabanı ise darbeci-terörist-FETÖ'cü, PKK'lı ve dış
güçlerin piyonu vb. ortak parantezine aldıklarını ve bu düşmanlaştırma sürecine
ateş taşımaya devam ettikleri görülüyor. Örneğin Cem Küçük'ün Türkiye'deki yazısının başlığı "15 Temmuz ruhundan rahatsız olan bazı
alçaklar var!" başlığı taşıyor. Yazıya baktığınızda başlıktaki
"bazı" kelimesinin dar bir kesimi değil neredeyse AKP dışı tüm
kesimleri kapsadığını görüyorsunuz. Ama nadir de olsa yandaş medyanın içine bu
tablonun taşıdığı tehlikenin farkında olanlar ve bu konuda son derece anlamlı
uyarılar da var. Kemal Öztürk, Yeni
Şafak'ta yayınlanan "O gün
ağlayamayanlar" başlıklı yazısında şu anlamlı uyarıyı yapıyor: "15 Temmuz’un siyasallaştırılması ve
devletleştirilmesi büyük bir tehlike. Zira 15 Temmuz darbeye karşı millet
iradesinin tarihimiz boyunca en büyük zaferi."
Muhalif basın da ise (ki aslında basın
doğası gereği muhalif olması gerektiği için bu muhalif tanımlaması normal
koşullarda gereksizdir ama bugün ne yazık ki gerekli) benzer bir psikolojinin
hakim olduğu görülüyor.
Cumhuriyet'in iki önemli kadın yazarı Nuray
mert ve Mine Söğüt bugün iki anlamlı yazı kaleme almış. Nuray Mert, "15 Temmuz" başlıklı yazısında 15 temmuz'un
demokrasi ortak zemininde bir ortaklaşmanın, uzlaşmanın ve darbeciler hariç tüm
toplumsal kesimler arasında yakınlaşma ve yumuşamanın gerekçesi olabilmeliyken
tam tersi biçimde kamplaşma ve çatışmayı derinleştiren bir tabloya yol açtığını
söylüyor.Mert'e göre bu tablonun oluşmasında muhalif kesimler içinde AKP'ye
yönelik negatif yaklaşımın ve çok çok azınlıkta kalsalar da "darbenin
başarısızlığına üzülen" bir kesimin varlığı da bir etken ama asıl büyük
etken iktidarın 15 Temmuz'dan sonraki süreci demokrasi zemininde uzlaşma
yönünde değil darbeyi kendi dar partisel ve ideolojik amaçlaır doğrultusunda
bir fırsat olarak kullanma eğilimi ve bu
nedenle de uzlaşma yolunu değil çatışma ve yarılmayı, kutuplaştırmayı
derinleştirme istikametinde kullanması...
Mine
Söğüt ise 15 Temmuz'un bir darbenin önlenmesinden öte yeni bir darbenin
başlangıcı olma özelliğinin toplumun yarıya yakınının algısında daha hakim
olduğunu ortaya koyan anlamlı bir vurguyla "15 Temmuz ‘Darbe Bayramı’nız kutlu olsun
" başlığını koyduğu bugünkü yazısında bu tabloyu oldukça çarpıcı biçimde
resmediyor:
"Eğer bu fotoğraf 70’lerde ya da
80’lerde çekilseydi, hangimiz demezdi, korkunç bir masalın sonu nihayet
mutlulukla bitti!
Oysa tarih 2017 ve çok iyi biliyoruz ki her yeri donattıkları o çirkin fotoğraf kolajı, bu ülkedeki iyi kötü demokratik bir siyasi tarihin bir şekilde bittiğinin işareti.
Artık eminiz, eskilerini katbekat aratacak dehşet bir diktatörlük tepemize geldi yerleşti.
Demek neymiş? “Görme biçimleri” gerçekten önemliymiş.
Oysa tarih 2017 ve çok iyi biliyoruz ki her yeri donattıkları o çirkin fotoğraf kolajı, bu ülkedeki iyi kötü demokratik bir siyasi tarihin bir şekilde bittiğinin işareti.
Artık eminiz, eskilerini katbekat aratacak dehşet bir diktatörlük tepemize geldi yerleşti.
Demek neymiş? “Görme biçimleri” gerçekten önemliymiş.
***
15 Temmuz 2016’da bu ülkede ne oldu?
Ve 15 Temmuz 2017’de bu ülkede ne olmakta?
Gerçekten bastırılan korkunç bir darbenin şehitleri mi anılmakta?
Yoksa aslen gerçekleşen “anlı şanlı” bir darbenin bayramı mı kutlanmakta?
Atı alan demokrasiyi ayaklarının altında hınçla çiğniyor."
Ve 15 Temmuz 2017’de bu ülkede ne olmakta?
Gerçekten bastırılan korkunç bir darbenin şehitleri mi anılmakta?
Yoksa aslen gerçekleşen “anlı şanlı” bir darbenin bayramı mı kutlanmakta?
Atı alan demokrasiyi ayaklarının altında hınçla çiğniyor."
AFİŞ TARTIŞMASI...
15
Temmuz'u değerlendirme konusundaki bu tablonun güncel bir olay vesilesiyle de,
"Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan "15 Temmuz afişleri"
üzerinden de bir süredir devam ettiğini görüyoruz.
Bu
konuda Yılmaz Özdil'in Sözcü'de yer
alan "15 Temmuz Afişleri"
başlıklı yazısı ile Nagehan Alçı'nın
Habertürk'te yeralan "15 Temmuz'a karşı azgın şımarıklık"yazıları bu
konudade de süren kutuplaşmayı yansıtıyor.
Özdil, 15 Temmuz afişleri'nden kendini dışa vuran Türk askerini
küçük düşürmek, aşağılamak tutumunun yeni ve şaırtıcı olmadığına işaret ettiği
yazısında. Ergenekon, Balyoz davaları başta olmak üzere pek çok uygulama ve
kullanılan cümleleri hatırlatarak,
iktidarın ilk gününden itibaren Türk ordusu ve askerleriyle ilgili
benzer bir tutumu ve kampanyayı yürüttüğünü vurguluyor.
Alçı ise, "15 Temmuz'a karşı azgın şımarıklık" başlıklı
yazısında temel düşüncesini ara başlığa çıkarmış. "O afiş değil, o afişe karşı çıkmak askere hakaret" diyor Alçı.
"...darbeci askerlere karşı soylu bir halk isyanı olan 15 Temmuz, “Yok
afişti mafişti. Yok kontrollüydü, tiyatroydu” denilerek sulandırılmaya
çalışılıyor." değerlendirmesinde bulunan Alçı, " Hakikaten bu ülkede
militarizmin köklerini kazımak tahmin edilenden güç! Bazılarının kafasında
asker resmi dahi hâlâ öyle büyük bir tabu ki! Zannedersin kutsallarına saldırı
var!
Yahu görevini yapan, vatanına bağlı bir askerin morali, 15
Temmuz’da gözü dönmüşçesine sokaklara çıkıp kendi halkına ateş eden o asker
kılıklı teröristleri hatırlamakla bozulacaksa yandık!" diyor.
A. HAKAN "YENİ KAPI RUHU
YENİDEN CANLANDIRILMALI..."
Ahmet Hakan bugünkü Hürriyet'te yer alan "Yapma Bunu
Abdullah Gül Yapma" başlıklı yazısında eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Ben ömrümün hiç bir döneminde
Fettullah Gülen'e kendimi yakın hissetmedim" açıklamasının Gül'ün
geçmişte Gülen'i öven sözlerini hatırlatarak eleştiriyor.
"Kandırıldım"demek bu açıklamadan daha anlamlı değerlendirmesini
yapıyor.
Bu eleştirinin ardından Hakan yazısının büyük bölümünü 15 Temmuz
anmaları vesilesiyle daha görünür hale gelen bu toplumsal yarılmanın daha da
derinleştirilmemesi için iktidara yaptığı uyarı ve önerilere ayırmış...
Hakan'ın "15 Temmuz iletişimi ile
ilgili uyarılar" ara başlığı altında sıraladığı öneriler şu şekilde:
"- MİLLİ birlik mesajlarının yerini AK Parti’de
birlik mesajları almamalı.- FETÖ’cüler hariç... Hiç kimse kendini dışlanmış
hissetmemeli.
- Görkemli anmalar ve muazzam gösteriler olmalı ama bıktırmaya
yol açılmamalı.
- “Alternatif tarih yazımı mı yapılıyor” dedirtecek
mübalağalardan kaçınmalı.
- Şehitler arasında ayrımcılık olarak algılanabilecek her türlü
yaklaşımdan uzak durulmalı.
- Törenlere katılım mümkün olduğunca çeşitlendirilmeli ve
Yenikapı ruhu yeniden canlandırılmalı."
Yorumlar
Yorum Gönder