Bir Sosyalistin Gözüyle Kemalizm....
1- M.Kemal bu coğrafya da
gerçekleştirilen burjuva devriminin en önemli önderidir..
2- Bu burjuva devrim dünyadaki
kapitalistleşme sürecine paralel olarak Osmanlı'da zorunlu olarak yaşanmaya
başlayan "modernleşme" sürecinin ürünü olan yeni asker sivil
bürokrasi önderliğinde ve zayıf bir burjuva toplumsal temelde yapılmıştır.
Fakat bu durum devrimi, devrime önderlik
edenlerin - asker sivil bürokrasi- sınıfsal konumlarına bakarak "küçük
burjuva", ya da devrime katılan son derece güdük ticaret burjuvazisinin
varlığına bakarak "ticaret burjuvazisinin önderliğinde burjuva
devrim" ya da asker sivil
bürokrasinin görece özerk konumuna bakarak "Bonapartizm" vb. olarak
nitelemeyi haklı kılmaz.
Bu bakış burjuva devrimi yalnızca ileri
ülkelerde gerçekleştirilen biçime indirgemek olduğu gibi, dünya-tarihsel bakış
açısından yoksun yalnızca yerel olanı esas alan eksik bir yaklaşımın
göstergesidir.
Türk burjuva devrimi asker sivil
bürokrasisinin önderliğinde dünya kapitalizminin nesnel anlamdaki çekici ve
yönlendirici gücüyle gerçekleştirilmiş bir burjuva devrimdir.
3- Burjuva devrimlerin olması için dünya genelinde bir burjuva devrim dalgasının ve hegemonyasının varlığı gereklidir. Tek tek her ülke de gelişkin bir burjuvazinin varlığı gerek şart değildir. Bu devrimlerdeki eşitsiz ve bileşik gelişme yasasının bir gereğidir. Burjuvazisi az gelişmiş ülkelerde de devrim, bu burjuvazinin marifetiyle değil; "sınıfsızlaşan" egemen elitlerden bir bölümünün önderliğinde gerçekleşebilir. Buna "vekaleten devrim" diyebiliriz.
Bu devrimleri tetikleyen esas olarak o ülkedeki içsel sınıfsal dinamikler değil; dünya-evrensel sınıfsal dinamiklerdir.
3- Burjuva devrimlerin olması için dünya genelinde bir burjuva devrim dalgasının ve hegemonyasının varlığı gereklidir. Tek tek her ülke de gelişkin bir burjuvazinin varlığı gerek şart değildir. Bu devrimlerdeki eşitsiz ve bileşik gelişme yasasının bir gereğidir. Burjuvazisi az gelişmiş ülkelerde de devrim, bu burjuvazinin marifetiyle değil; "sınıfsızlaşan" egemen elitlerden bir bölümünün önderliğinde gerçekleşebilir. Buna "vekaleten devrim" diyebiliriz.
Bu devrimleri tetikleyen esas olarak o ülkedeki içsel sınıfsal dinamikler değil; dünya-evrensel sınıfsal dinamiklerdir.
4- Kemalist devrimin en temel karakteri
burjuva olması ve sırasıyla ve bazen de birleşik olarak peternalist,
korporatist ve liberal yöntemlerin eşliğinde emeği kontrol altında tutmayı en
öncelikli sorunsal olarak görmesidir.
5- Her burjuva devrim 'eksik'tir...
Türkiye'deki burjuva devrim son derece geri sınıfsal- kültürel zemin üzerinde
gerçekleştiği için özellikle anti emperyalizm ve anti feodalizm ölçütleri
açısından çok daha 'eksik'tir...
6- Her burjuva devrimin ortak ideolojisi
milliyetçiliktir. Her milliyetçilik şu ya da bu biçimde bir etnik kökene
referansta bulunur. O coğrafyadaki diğer etnik topluluklar için zor,
asimilasyon ve zulmü içerir. Türkiye coğrafyasının çok etnikli profili bir tek
etnik gruba yönelik milliyetçilik için çok daha dezavantajlıydı... Bu yüzden
Kürt, Rum, Ermeni, Yahudi vb. gibi diğer etnik gruplar açısından burjuva devrim
dönemi çok daha ağır zulüm ve asimilasyon politikasına neden olmuştur.
7- Kemalist devrim etnik temelli bir milliyetçilik açısından
Anadolu coğrafyasının yarattığı kısıtları suni İslam ortak paydasını devreye
sokarak telafi etmeye çalıştı. Bu laiklik ilkesinden ciddi bir ödün anlamına
geldiği gibi, daha çok göçebe (Balkan,
Çerkez) vb. unsurlar açısından başarılı olsa da ciddi bir nüfusa sahip ve bu toprakların kadim topluluklarından
olan Kürtler açısından başarılı olamadı. Bu politika gayri
müslim Türkiyelileri ise daha en baştan dışlayıcı bir nitelik taşıyordu. Hatta yalnızca Türk kökenli olmayan
Hıristiyanlar açısından da değil...Örneğin Hıristiyan Gagavuz Türklerinin Türkiye'ye gelmesi
de Kemalistlerce aynı nedenle istenmedi.
8- Kemalizm'in "Türk" ve
"suni islam" çerçevesi üzerine oturttuğu resmi ideolojisi -her ne
kadar geleneksel suni islamı ve islam devleti anlayışını gerilettiği için
Alevilerden bir sempati toplasa da-
temelde Alevilik sorununu da çözümsüz bıraktı. Alevililer görece
rahatladılar ama hep Cumhuriyetin ikinci
sınıf insanları olarak da kaldılar.
9-Kemalizmin suni islamı olduğu gibi değil;
Osmanlı suniliği biçiminden Cumhuriyet suniliği biçimine dönüştürerek (bir tür modernizesyon-
protestanlaştırma) resmi ideolojiye eklemleme çabaları, geleneksel suni
islamlıkla Cumhuriyet arasındaki ilişkileri ilk başlarda karşıtlığa, daha
sonraki süreçte de (Kemalizmin geleneksel müslümanlığa doğru bir adım atması ve
tarikatların sistemle bütünleşmeye başlamaları ölçüsünde) düşman kardeşliğe
dönüştürdü.
10- Kemalizm burjuva devriminin sınıfsal
ve nesnel kısıtları ve sosyalizm tehditi nedeniyle burjuva devrimin atması gereken sosyo
ekonomik dönüşüm adımlarını yeterince atamaması devrimin çok ağırlıkla bir
kültürel devrim olarak kalmasını sağladı. Gerçek hayatlarında Cumhuriyetle
birlikte hiç bir önemli olumlu değişiklik yaşamayan taşra ve kırsal kesim, bu
devrimi bu nedenle büyük ölçüde kültürel kodlarına bir saldırı olarak algıladı
ve soğuk baktı.
11- Kemalizmin eksik başarısının
arkasında yerellikleri ortadan kaldırması
değil, tam aksine kaldıramaması
vardır. Zira burjuva devrim yerelliği ve çok parçalılığı ifade eden feodalizme
karşı bir merkezileşme sürecidir. Burjuva devrim, ulus devlet ve demokrasi
kavramları birbiriyle çok bağlantılıdır.
Bugünlerde çok sık unutturulmaya çalışıldığı gibi burjuva demokrasinin
arkasında da bizzat bu totaliter anlayış ve ideoloji vardır.
Kemalizm totaliter etkisini gösterdiği
büyük kentlerde önemli bir toplumsal dönüşüm ve taban sağlarken; kendi
varlığını (totaliter ölçüde) hissettiremediği taşraya ve yanlış uluslaşma
stratejisi nedeniyle Kürt bölgelerine çok daha az nüfuz edebilmiş ve
dolayısıyla kendisine bu bölgelerde taban oluşturmakta yetersiz kalmıştır.
Kemalist devrimce kapsamlı bir kuşatma
(ekonomik, kültürel ve askeri) altına
alınan Batı'da devrim tutmuş ve bireyin
ve demokrasinin kurumlaşması açısından ileri sonuçlar yaratmışken; temel olarak
eşrafa ve Kürt ağalarına bırakılan, gidildiği ölçüde de yalnızca ve tek yanlı
olarak jandarma ile gidilen bu bölgelerde devrim önemli bir toplumsal temel
yaratamadığı gibi bireyin oluşumu ve demokrasi açısından da bu bölgelerde
gerekli dönüşüm sağlanamamıştır.
12- Kemalizm -bazıları oldukça sert ve
tavizsiz eleştiriyi zorunlu kılan- tüm eksikliklerine karşın bir burjuva
devrimdir bu anlamda ileri bir sıçrayıştır. Din-bilim, erkek-kadın,
cemaat-toplum, birey-mürid, köy-kent, iktidarın kaynağının tanrısal ya da
seküler olması vb. açılarından -eleştiriler saklı kaymak üzere- tüm tercihleri
ileriye doğrudur.
Sosyalistlerin emek sermaye ilişkileri
başta olmak üzere laiklik, anti emperyalizm, ulusal sorun vb. alanlarında
Kemalizmle bir kopuş yaşamaları ne kadar zorunlu ve gerekliyse; Kemalizmin
devrimci atılım niteliğinin karartılmaya çalışılmasına yönelik neo- Osmanlıcı
yaklaşımlara prim vermemesi de en az bu kadar gerekli ve zorunludur.
13- Kemalizmin bugünkü tek ilerici
seçeneği etnik, dinsel-mezhepsel, cinsel
kimlik ve tercihler konusunda emekten, eşitlikten ve özgürlükten yana bir ülke
ve dünya tasavvuruna sahip olan sosyalizmdir.
Yorumlar
Yorum Gönder