PUTİN ANADOLU AJANSI’NA KONUŞTU:
PUTİN ANADOLU AJANSI’NA KONUŞTU:
“DURUMUN KÖTÜLEŞME RİSKİ BİR ZAMANLAR BATILI DEVLETLER TARAFINDAN
CESARETLENDİREN SÖZDE İSLAM DEVLETİ VE RADİKAL GRUPLARDAN KAYNAKLANIYOR”
Rusya Devlet Başkanı Putin, Ankara ziyareti
öncesinde, Türkiye-Rusya ilişkileri ve uluslararası gündeme ilişkin sorularını
yanıtladı.
Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin, Türkiye’nin Rusya ile ekonomik işbirliği konusu dahil
olmak üzere, bağımsız biçimde kararlar almasını takdir ettiklerini belirterek,
“Hükümetinizin tutumu ikili ticari hacmi arttırmak için yeni ufuklar
açmaktadır. Öncelikle Rusya’daki büyük pazarda oluşan boşlukların Türk
tarımcıları tarafından doldurulmasından bahsedilebilir. Türk üreticilerinin
Rusya’ya et, süt, balık ürünleri, sebze ve meyve ihracatının arttırılmasına
yönelik niyetlerine olumlu yaklaşıyoruz” dedi.
Putin,
Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) 5. toplantısına katılmak
üzere 1 Aralık’ta yapacağı Türkiye ziyareti öncesinde AA’nın sorularını yazılı
yanıtladı. Rus lider, Türkiye-Rusya siyasi, ticari ve kültürel ilişkileri ile
bölgesel ve uluslararası meselelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin
dış politikada bağımsız karar alma yeteneğine dikkati çeken Putin, Türkiye’den
gıda alımını artırılacağı sinyalini verdi. Putin, sanayi ve uzay araştırmaları
alanlarında da yeni işbirliği imkanları olduğuna işaret etti.
Rusya Devlet
Başkanı Putin’e, yöneltilen sorular ve bunlara ilişkin cevapları şöyle:
SORU: Ankara’da düzenlenecek Üst
Düzey İşbirliği Konseyi’nde Rus-Türk ilişkilerinin siyasi, ekonomik ve kültürel
alanlarında somut ne tür hedefler belirleyeceksiniz? Bazı bölgesel konulardaki
siyasi görüş ayrılıklarına rağmen ilişkilerin genel anlamda sıcaklığını
korumasının nedenleri nelerdir?
CEVAP: Türkiye’ye yapılacak resmi ziyaret
ve bu çerçevede düzenlenecek 5. Rus-Türk Üst Düzey İşbirliği Konseyi,
devletlerarası ilişkilerimizin geliştirilmesinde önemli adımlardır. Ortak
çabalarımız sayesinde, bu ilişkiler son senelerde yapıcı ve komşuluk ruhuna
uygun bir şekilde, güven ortamında, eşitlik ve karşılıklı çıkarların dikkate
alınması ilkelerini esas alarak gelişmektedir. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan ile enerji alanındaki ortak stratejik projelerin hayata
geçirilmesi dahil Rus-Türk işbirliğinin tüm temel boyutlarını ele alacağız.
Geçen yılki işbirliğimizin sonuçlarını görüşüp geleceğe dönük yeni hedefler
koyacağız. Elbette güncel uluslararası ve bölgesel konularda da görüş
alışverişinde bulunacağız. Türkiye, geçmişten bu yana Rusya’nın önemli dış
ticaret ortağıdır ve bu özelliğini koruyacaktır. 2013’te ülkelerimiz arasındaki
ticaret hacmi 32,7 milyar dolarına ulaşmıştır. Rusya’nın Türkiye’ye doğrudan
yatırımlarının toplamı 1,7 milyar doları aşmaktadır. Türkiye’nin Rusya’daki
yatırımları ise 1 milyar dolara yaklaşmaktadır. Bu olumlu gidişatı pekiştirmek
ortak çıkarlarımıza uygundur. Gündemimizde yüksek teknoloji ürünleri sayesinde
ticari hacmimizin yapısını geliştirmek, sanayi ortaklıkları kurmak var. Bu
doğrultuda birtakım önemli ortak projemiz gelişmektedir. Örneğin, (Rusya’daki)
Magnitogorsk Demir Çelik Fabrikası, İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nı
modernize ederek kapasitesini arttırmıştır. 2 milyar dolara yakın yatırım
yapıldı. Rus GAZ Grubu ve Türk Mersa Otomotiv şirketi Sakarya ilinde oto sanayi
üretimi yapan bir tesis kurmuştur.
İlişkilerde
gelecek vaat eden alanlardan biri de ülkelerimizin uzay araştırmalarındaki
işbirliğidir. Bu yıl 15 Şubat’ta Rus füze taşıyıcısı tarafından “Türksat-4A”
isimli Türk telekomünikasyon uydusu başarılı bir şekilde uzaya fırlatılmıştır.
Gelecek sene ikinci “Türksat-4B” uydusunu fırlatmayı planlıyoruz.
Ayrıca
Rusya’da şu an 100 civarında Türk inşaat şirketinin faaliyet gösterdiğini
belirtmek isterim. Bu arada bazıları Soçi’deki olimpiyat oyunları için
altyapının oluşturulmasına katkıda bulunmuşlardır. Bu tecrübenin Rusya’da
gelecek yıllarda düzenlenecek büyük uluslararası spor etkinlikleri için
tesisler kurulurken başarıyla uygulanacağını umuyorum.
Kültürel ve
insani alanda ikili ilişkiler aktif bir şekilde gelişmektedir. Bu şubat ayında
Ankara’da Rus Bilim ve Kültür Merkezi kurulmuştur. Moskova’da, 13 ve 14.
yüzyılların büyük şairi Yunus Emre’nin adını taşıyan Türk Kültür Merkezinin
açılması planlanmaktadır.
Son on
yıllarda Türkiye, Rus turistler tarafından en çok ziyaret edilen ülke haline
gelmiştir. Bunun nedeni büyük ölçüde, kısa süreli geliş gidişlerdeki vizelerin
kalkmasıdır. 2013 yılında Türkiye’yi 4,3 milyon Rus turist ziyaret etmiştir, bu
senenin sadece Ocak-Eylül aylarında ise bu rakam 4,1 milyon’a ulaşmıştır.
Ülkelerimizde karşılıklı turizm yıllarının düzenlenmesinin bu turist sayısını
önemli ölçüde arttırabileceğini düşünüyoruz. Türk misafirlerimizi ağırlamaktan
daima memnuniyet duyarız.
İşte böyle
dinamik ve çok boyutlu temaslar, Rus-Türk ilişkilerinin kalıcı niteliğe sahip
olup, mevcut konjonktüre bağlı olmamasının ve devamlılık sergilemesinin
garantisidir. Elbette, tutumlarımız bazı konularda aynı olmayabilir ve hatta
farklı olabilir. Bu bağımsız dış siyaseti güden devletler için doğaldır.
Bununla beraber, ki en önemlisi de budur, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki
ortaklığın kıymetini biliyoruz ve Rusya’nın büyük önem verdiği bu karşılıklı
diyaloğu devam ettirme noktasında ortak niyetimiz mevcuttur.
SORU: Türkiye doğalgaz tüketimiyle
ilgili kışa hazırlık yapıyor. Türkiye’ye ihraç ettiğiniz gaz miktarının
artırılması ve fiyatta revizyona gidilmesi konularında neler planlıyorsunuz?
Türkiye ile genel anlamda enerjide ve özellikle nükleer enerjinin barışçıl
kullanımı alanında Rusya nasıl bir işbirliği öngörüyor?
CEVAP: Son on yıllarda enerji bizim ticari
ve ekonomik işbirliğimizin lokomotifi durumundadır. Türkiye; Ukrayna, Moldova,
Romanya ve Bulgaristan topraklarından transit olarak geçen Batı Hattı ve Mavi
Akım boru hattı üzerinden sevk edilen Rus doğal gazının, (Almanya’dan sonra)
ikinci büyük alıcısıdır. Geçen sene Rusya Türkiye’ye 26,6 milyar metreküp
doğalgaz sağladı, bu yılın sonunda büyük ihtimalle bu rakamı aşacağız.
Rus enerji
kaynaklarının, Türkiye’nin sosyoekonomik gelişimi için ne kadar önemli olduğunu
gayet iyi anlıyoruz. O yüzden doğal gaz ihracatına ilişkin taleplere her zaman
olumlu cevap veriyoruz. Ekim ayında Mavi Akım doğalgaz boru hattı üzerinden
yapılan sevkiyatın yıllık hacminin 16 milyar metreküpten 19 milyara kadar
arttırılmasına ve bununla ilgili gerekli çalışmaların yapılmasına dair ilkesel
mutabakat sağlanmıştır. Uzmanlarımız devamlı olarak bu konuyu takip ediyorlar.
Ek sevkiyat
için fiyat belirlenmesinden bahsetmek gerekirse, bu konu ilgili şirketler
arasında, Türk doğal gaz pazarının gerçekleri göz önünde bulundurularak titiz
bir incelemeyi gerektirir.
Türkiye ile
ekonomik ortaklığın çeşitlendirilmesi çerçevesinde yüksek teknoloji alanları
dahil çalışmalarımızın stratejik yönlerini ortaklaşa belirlemeye niyetliyiz.
Bunların arasında nükleer enerji endüstrisi de var. 2010 yılı aralık ayında
Türkiye’de Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair
İşbirliğine İlişkin Anlaşma imzalanmıştır. Maliyeti 20 milyar dolara yakın olan
bu büyük projenin hayata geçirilmesi, programına uygun bir şekilde ilerlemekte
olup Türkiye’nin enerji güvenliğine güç katmayı, çalışmalara Türk şirketlerinin
dahil edilmesi sayesinde de yeni iş alanlarının açılmasını sağlayacaktır.
Halihazırda
ülkenizde, şu anda kalifiye uzmanların yetiştirilmesine yardım etmekte
olduğumuz yeni ve gelecek vaat eden bir işkolu yaratılmaktadır. 2011 itibarıyla
Rusya’ya eğitim görmek için 250’den fazla Türk öğrencisi dört grup halinde
gönderildi.
SORU: Rusya için ikili ticari
ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ne tür imkanlar mevcut ve sizce taraflar
hangi ticari hedeflere ulaşabilir?
CEVAP: Türkiye’nin, Rusya ile ekonomik
işbirliği konusu dahil olmak üzere, bağımsız biçimde kararlar almasını takdir
ediyoruz. Türk ortaklarımız çıkarlarını birilerinin siyasi hırsları uğruna heba
etmeyi reddetti. Bunun gerçek anlamda iyi düşünülmüş ve ileriye dönük bir
politika olduğunu düşünüyorum. Bunun gerçek anlamda iyi düşünülmüş ve ileriye
dönük bir politika olduğunu düşünüyorum.
Hükümetinizin
tutumu ikili ticari hacmi arttırmak için yeni ufuklar açmaktadır. öncelikle
Rusya’daki büyük pazarda oluşan boşlukların Türk tarımcıları tarafından
doldurulmasından bahsedilebilir. Türk üreticilerinin Rusya’ya et, süt, balık
ürünleri, sebze ve meyve ihracatının arttırılmasına yönelik niyetlerine olumlu
yaklaşıyoruz.
Beraber
karşılıklı ticaret hacmini arttırıp yatırım alanındaki işbirliğimizi Rus ve
Türk halklarının hayrına yeni bir boyuta taşımayı umuyoruz. Zaten ticari
hacmimizi 100 milyar dolar seviyesine çıkarabileceğimiz konusunda Recep Tayyip
Erdoğan ile anlaşmıştık. 2013’teki hacim 32,7 milyar dolardı.
ABD, Avrupa
Birliği, Japonya, Avustralya ve birtakım diğer devletlerin ülkemize tek taraflı
uyguladıkları kısıtlayıcı tedbirlerin meşru olmadığını kaydetmek isterim. Bu
tarz baskılar doğrudan ekonomik zararlar vermesinin yanı sıra uluslararası
istikrarı da tehdit etmektedir.
Rusya ile
ültimatom ve yaptırımların dilinde konuşma teşebbüsleri kesinlikle kabul
edilemez ve sonuç getiremez. Bu arada cevabımız, her zaman dengeli olacak ve
Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü dahil çeşitli kuruluşlarla imzaladığı
uluslararası anlaşmalara göre üstlendiği hak ve taahhütleri dikkate alınarak
verilecektir.
Ayrıca,
Rusya’da faaliyet gösteren önde gelen Batı şirketlerinin yöneticileri,
yaptırımlarla ilgili kaygılarını gizlemeden Rus ortaklarıyla işbirliğine hazır
olduklarını teyit etmekteler.
Nihayet
sağduyunun kazanacağını ummuyoruz. Tarafları, hatalı kısıtlama ve tehdit
mantığını terk edip, biriken sorunları karşılıklı çıkarlara uygun biçimde
çözmeye çağırıyorum.
SORU: Suriye’de şimdiki durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Rusya’nın çözümün hızlandırılmasına ilişkin önerileri var
mı?
CEVAP: Suriye’deki durum, ciddi bir endişe
kaynağı olmayı sürdürüyor. Komşularını yakıp yıkan, süregelen şiddetli çatışma
nedeniyle Türkiye’nin sırtındaki yükün tamamiyle bilincindeyiz. Bununla
birlikte, hem bu ülkede hem de komşu ülkelerde, durumun daha da kötüleşmesi
riski, bir zamanlar, bunlarla flört eden ve bu örgütleri cesaretlendiren Batılı
ülkeler tarafından aktif biçimde kullanılan sözde İslam Devleti ve diğer
radikal örgütlerin faaliyetlerinden kaynaklanıyor.
Elbette
Suriye dahil, kargaşalarla sarsılmış Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde
terörist ve aşırıcı unsurlarla mücadeleyi uluslararası toplumun öncelikli
hedeflerinden biri olarak değerlendiriyoruz. Şuna eminiz ki, bu tehdidin
bastırılması çabaları, BM Güvenlik Konseyinin kararlarına, başta devletlerin
egemenliğini koruma ve içişlerine karışmama ilkeleri olmak üzere uluslararası
hukuk normlarına dayanmalıdır. Daha önemlisi, bu süreç şeffaf bir biçimde ve
“gizli” gündem olmaksızın devam etmelidir.
Rusya
Federasyonu olarak, aşırıcılarla mücadele eden Suriye, Irak ve bölgenin diğer
hükümetlerine ileride de yardım sağlamaya devam edeceğiz. Prensip olarak,
bölgenin çok sayıdaki sorunlarına kapsamlı bir biçimde, Orta Doğu ve Kuzey
Afrika coğrafyasındaki tehditlere bir bütün olarak, derinlikli bir analizle
yaklaşmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, uzun süren Arap-İsrail
ihtilafının, Filistin sorununun çözüme kavuşmamasının aşırıcılar tarafından
saflarına yandaşlar ve özellikle gençlerin katılımını sağlamak için
kullanıldığı gayet açıktır.
Rusya
başından beri, Suriye krizinin Suriyelilerin bizzat kendileri tarafından, 30
Haziran 2012 tarihli Cenevre Bildirisi temelinde, önkoşulsuz ve dışarıdan
dayatmalar olmaksızın yürütülecek bir iç diyalogla barışçıl siyasi çözüme
kavuşturulması için tutarlı bir çaba sarf etmektedir.
Suriye ve
genel olarak Ortadoğu’da terör örgütlerinin yükselişinin, Suriye toplumunun
önemli tüm güçlerinin birleşmesini – tüm etnik ve mezhep grupların eşit haklara
sahip olduğu ve herkesin barış ve güvenlik içinde yaşadığı egemen, laik,
birleşik ve demokratik bir ülke olarak Suriye’nin geleceği için birleşmesini
gerektirdiğine inanıyoruz.
Suriye
halkının, mümkün olduğunca kısa sürede ve uygulanabilir biçimde, yaşadığı
trajik olayları geride bırakması, barış ve uyum içinde yaşamasına yardımcı
olmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Suriye hükümeti,
çeşitli muhalefet gruplar, uluslararası ve bölgesel ortaklarımız ve tabi ki
Türk meslektaşlarımız ile temaslarımız da bu amaca yöneliktir.
Yorumlar
Yorum Gönder