SEVGİ SOYSAL ANKARA'NIN DEĞERİDİR...

 

Ankara sanatın  ve sanatçının merkeziydi bir zamanlar... Pek  çok önemli sanatçı Ankara'da ikamet ederdi. Ankara'da  hala pek çok önemli sanatçı yaşamakta... Ama kabul etmek gerekir ki, Ankara pek çok açıdan olduğu gibi -ve hatta en başta- sanat açısından önemli bir erozyon yaşadı....

Sevgi Soysal işte bu  "Ankaralı" sanatçılardan biriydi.  Sevgi Soysal "kadın kimliği" ile "emekçi kimliği"nin temsilcisi bir romancıydı... Ama aynı zamanda bir "Ankara romancı"sıydı...

Türk romanında çok yaygın tema olan " aydının yabancılaşması ve  bunalımı" ilk başlarda Soysal'ın romanlarında da başattı.  Ama 1970'li yıllardan sonra ve özellikle de "Yenişehir de Bir Öğle Vakti" romanı ile birlikte, Soysal'ın romanlarında emekçi tiplemeleri artık merkezi bir konuma yerleşmişti.

 "Şafak" ve "Yenişehir'de Bir Öğle Vakti" romanları, Soysal'daki bu dönüşümü   açık olarak göstermektedir.  Her iki romanda da,  yaşamdan ve halktan kopuk küçük-burjuva aydın tipine eleştirel yaklaşılmakta ve/fakat emekçiler ya da emekçilere yakınlıkları olan tipler, örnek alınması gereken ideal tipler olarak sunulmaktadır.

 Nitekim  Türk romancılığında emekçileri temel alması nedeniyle  ayrı bir değeri olan büyük romancı  Orhan Kemal  adına verilen "Roman Ödülü"nün 1974 yılında  Sevgi Soysal'a  verilmesi, tam da  bu açıdan oldukça anlamlıydı.

Sevgi Soysal'ın en önemli özelliklerinden birisi de, "Ankara romancısı" olmasıydı. Soysal, üretken yaşamının en önemli yıllarını Ankara'da geçirmiş bir yazardı. Ankara, Soysal'ın en önemli romanlarının geçtiği mekandı da. Türk toplumunun en önemli dönemeç, bunalım ve arayış yıllarını  anlatırken Soysal, roman mekanı olarak Ankara'yı seçmişti.

Gerek kadın sorununu gündeme  taşıması açısından Türk romancılığında özel bir öneme sahip olan "Yürümek";  gerekse de Soysal'ın - "Şafak" romanı ile birlikte- romancılığında yeni evreyi simgeleyen  "Yenişehir'de Bir Öğle Vakti",  aynı zamanda birer Ankara romanıydı..

"Yürümek” romanı Ankara’nın gelişim süreci içinde genel olarak bireyin sorunlarını, özel olarak da kadın cinselliği konusunu  sosyo-kültürel boyutuyla okuyucuya yansıtır. Bu ana tema etrafında okur Ankara'daki kentsel ve sosyal kültürel değişimi de izler. Samanpazarı ve çevresinin önemini yitirişine; Altındağ'ın bir gecekondu semtine dönüşmesine; Yenişehir, Kızılay ve Kavaklıdere'nin yeni cazibe merkezleri hâline gelişine;  Ankara'nın memur ve bürokrasi merkezi oluşuna ve yaygınlaşan apartman hayatına tanıklık eder.

"Yenişehir'de Bir Öğle Vakti" de,  adından da anlaşılabileceği üzere,  Ankara’nın Kızılay semtinde geçmektedir. Soysal'ın çok özgün bir  mekân ve zaman kurgusu denediği  bu roman , yıkılan bir kavak ağacının yarattığı  ortamı kullanarak 1970'li yıllardaki toplumsal ve siyasal değişimi ve bunun Ankara özelindeki etkilerini toplumsal tiplemeler aracılığıyla okura aktarır. Romanın arka planında ise yine Ankara'daki mekansal ve sosyal değişimler vardır.

Sevgi Soysal, çok genç ve üretken zamanında, henüz 40 yaşında  iken 22 Kasım 1976'da  yakalandığı kanser hastalığına yenik düşerek aramızdan ayrıldı.  Bu amansız hastalık nedeniyle ölüm onu aramızdan aldığında    "Hoşgeldin Ölüm" adını verdiği bir roman üzerinde çalıyordu. Ne yazık ki bu romanı tamamlamaya ömrü yetmedi.

Sevgi Soysal Ankara'ya her anlamda önemli değerler kattı.

Peki  Ankara olarak Sevgi Soysal'a vefa borcunu ödememizin  zamanı hala gelmedi mi?
Ölümünün 36 yılında Sevgi Soysal'ı saygıyla anıyoruz... (Kasım 2014)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-