Marks Doğu- Batı ve Yöntem Sorunu

Şimdilik bir kenara not etmek ve ilgilenecekleri araştırmaya ve tartışmaya çağırmak amacıyla yazıyorum: Marks kapitalizmi ve kapitalizmin ilk ve en fazla geliştiği Avrupa'yı incelemelerinde esas aldı. Doğu'ya araştırmalarında pek az bakabildi. Bunu anlamak ve doğal görmek mümkündür. Yanlış olan sonraki dönemde Marks'ın eksik bıraktığı alanları doldurmak ve kavramları bu verilerin ışığında geliştirmek yerine bu durumu doğru ve ideal yöntem olarak kabul etmekti...
Hal böyle olunca kapitalizm en erken, en ideal, en olgun kapitalizmden ibaret sayıldı. Bu kapitalizmi öncelikle doğuran feodalizmde feodalizmin en ideal ve hatta tek biçimi... Ardından da hiç kimse kendi feodalizmini ve kendi kapitalizmini beğenmemeye, feodalizmden ve/ya kapitalizmden saymamaya başladı. Dikkatini önce kendi kapitalizmini kitaptaki kapitalizme çevirmeye verdi. Yani sosyalist görevleri unuttu.
Marks'ın "Bonapartizm" ;"Asya Üretim Tarzı" kavramlaştırmaları bu yöntemsel eksikliğin doğurduğu yanlış kavramlaştırmalardı. Bonapartizm denge durumundan kaynaklı sınıflar üstü bir iktidar değil, bal gibi bir burjuva egemenlik biçimiydi; Asya Üretim Tarzı denilen de bal gibi bir feodal sistem... Aynı şekilde kimi solcular Kemalizmde "Bonapartizm" ve hatta faşizmde küçük burjuva bir iktidar görebildiler. Avrupa feodalizminin partiküler (parçalı) egemenlik biçimlerinde Avrupa demokrasini doğuran demokratik bir öz keşfedebildikleri gibi (Magna Carta),ulusal devletin merkeziliğini anti demokratik ilan edebildiler.
Marks'ın büyük bir enternasyonalist olduğunu biliyoruz ama Marks'ın tahlilinin temelde kapitalizmin gelişiminin genel ve evrensel dinamikleriyle değil de, Avrupa'nın -hatta tümüyle değil en gelişmiş olanlarının- içsel dinamikleriyle ilgili olması,ardıllarının ülkelerin içsel dinamikleri-özellikleri üzerinden kapitalist gelişmeyi tahlil indirgemeciliğine ve yerel-ulusal miyopluğa ittiği gibi, asla bir Oryantalist sayılamayacak olan Marks'ın teorisine "Önce Batı (kapitalizmi) gibi olmak gerekir; bizimki kapitalizm bile sayılmayacak geri-ilkel bir sistem" gibi Oryantalizm kokan öğelerin zerk edilmesine yol açtı.

Marks'ın Avrupa ülkelerinde sosyalist devrim olması koşullarında Rusya'nın köy komünlerine dayanarak sosyalizme geçeceği ve lenin'in'in bir köylü toplumu olan Moğolistan'da SSCB'nin genel desteği ile sosyalizme geçilebileceği ve M. Suphuinin kapitalizm ile sosyalizmin erensel savaşının yerelliklerde de belirleyici olduğuna atıfla 1923 Türkiye'sinde burjuva devrim kadar sosyalist devrimin de mümkün olduğuna ilişkin görüşlerinden ilham alıyorum. Bu açıdan Lenin7in Halk Devrimleri'ne ilişkin yazdıkları ile esasta çelişen hiç bir yanı yoktur yukadrıdaki iddiaların... Bonapartizme gelince ,ben Bonapartizmi kapitalizmin gelişimine hizmet eden sınıflarüstü bir iktidar olarak deği, basbayağı bir burjuva iktidar olarak değerlendiriyorum ... Aslında bu tartışma tam da farkettiğiniz gibi kapitalizmin İngiltere'deki gelişimini ideal -bu bile tartışmalaı ama- olması gereken burjuva devrim şekli gibi ele almanın yanlışlığına yani diğer burjuva devrimleri eksim, yarım yamalak vb. gibi değerlendirmeye götüren vesosyalist teoriyi hem karmakarışık hale getiren ve hem de daha önemlisi bizleri sosyalizmin değil de ideal burjuva devrimlerin peşinden koşmaya sürükleyen bu yöntemsel karmaşaya ve teorik açmaza işaret etmeye çalışıyor...Yöntem üzerine son derece önemli ve aydınlatıcı bir içerik taşıdığı kanaatinde olduğum için paylaşayım dedim... "Bugün yeryüzünde beş milyar insan yaşamakta ve bunların hepsi için aynı fizik yasaları geçerli olmasına karşın, her biri birbirinden farklılık gösterir. Tümünün özgün kişilik, tarih ve çizgilerinin farklılığı, doğa yasaları ne kadar sınırlayıcı olursa olsun, bir özgürlük alanı bıraktığını açıkça gösterir.Diğer bir örnek kar kristalleridir. Mikroskop altında baktığımızda hepsinin altı uçlu olduğunu görürüz. İşte bu bir yasadır. Eğer altı uçları yoksa kar kristalleri değildir. Ancak onlara daha yakından bakarsak, altı uçlu olmalarına karşın, birbirinden farklılık gösterdiğini saptarız. Birbirinin bu kadar aynı olan kar kristallerinin sonsuz değişik örnekler gösterdiği gözlemlenir. İnsanlar sözkonusu olduğunda da durum kar kristalleri ya da kelebeklerdeki durumun aynıdır. " Hubert Reeves (bence toplumlar da böyledir-m.ü) Huseyin Ortak Insanın durumu " insanlık" gibi bir kavramsallaştırmaya izin verir mi Mahmut Üstün verir diyo ama kavram homojenliği hatte büyük ölçüde benzerliği değil genel çizgilerdeki benzerliği- belki aynılığı tanımlar ama aynı zamanda sonsuz çeşitliliği ve zenginliği... bu sınırlarda bir insanlık kavramlaştırması yapabiliriz diyor gibi algılıyorum ben.. Mahmut Üstün bu söylenenleri feodalizm, kapitalizm, burjuva devrim vb. gibi tartışmalara uyarladığımızda çok anlamlı bir yöntemsel yaklaşım ve uyarı olduğunu daha iyi anlarız... vb. vb. Huseyin Ortak Bu durumda kar kristalleri kadar çeşitte feodalizm, kapitalizm ve burjuva devrimi algısı çıkar ki bu durum kuantum tarzı sosyolojiye insanı sürükler. Bu durumda önce felsefeden ve ethika'dan sonra psikoloji ve sosyolojiden vazgemek gerekebilir;dikkat. Mahmut Üstün o kadar dan çok...ama hepsi kapitalizm ve feodalizm...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-