DEUTSCHE WELLE: “TÜRKİYE’DE YOKSULLAR DAHA DA YOKSULLAŞIYOR”


 

Türkiye İstatistik Kurumu verileri, 50 bine yakın kişinin resmen aç, 1 milyon 250 bin kişinin de açlık sınırı altında yaşadığını ortaya koyarken, son işsizlik verileri bazı uzmanları endişelendiriyor.

 İstanbul’un merkezindeki en işlek semtlerden Mecidiyeköy’ün ana caddelerinden birine bakan küçük bir meydanda, bir bankanın önünde az önce dinen yağmura karşın bekleyen en az 7-8 adam var. Kıyafetlerinden pek de iyi halli olmadıklarını anlamak mümkün. Ellerinde çantalar ya da torbalar, gelip geçene bakıyorlar. Biri yanlarından geçerken yüz yüze gelse, birkaçı birden aynı anda soruyor: "Abi adam mı lazım?”

Vakit öğleye gelecek neredeyse. Sabah 05.00’ten beri oradalar. Pek çok arkadaşları o günden ümidi kesmiş, kahvelerin ya da evlerin yolunu tutmuş çoktan. 52 yaşındaki İsmet Kocatepe gitmemekte direnenlerden, “Mecburum bekliyorum, 10 gündür bir tane işe gidemedim. Ayda bir hafta iş ya oluyor, ya olmuyor” diyor. Diğer arkadaşları gibi, hamallık ve inşaat işçiliği yapıyor. Evde, biri engelli 6 nüfus var.

Az ilerideki kahvede oyun oynayıp, sohbet edenlerin çoğu Ağrılı. Bunlar, bugünden umudu kesmiş gündelikçi işçiler. Bir masada, üçüyle sohbet ediyoruz. En büyük şikâyetleri, göçmenler. Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan ya da Afrika’dan gelen sığınmacı ve göçmenlerin ucuza çalışarak, işlerini azalttığını söylüyorlar.

Meydanın karşı tarafındaki tezgahında mısır ve kestane satan Durmuş Ali, 28 yaşında, Niğdeli. 15 yaşından bu yana işportacılık yapıyor. Günlük geliri 30-50 lira arasında. 58 yaşındaki babasının tezgahı da birkaç yüz metre ileride. Baba-oğul, bir depoda kalıyorlar 13 yıldır. Anne, memlekette.

Çöpten kağıt atık toplayan 27 yaşındaki Hacı Bozdağ da, çocukluğundan bu yana bu işi yapıyor. Günde 13-15 saat çalışıyor, 70-80 lira kazanıyor. 3 çocuk babası. “Şanslı yoksullardan” olduğunu söylüyor. Babası ve 4 kardeşi birleşip, bir ev almışlar ona. Bir kardeşinin ailesiyle birlikte, toplam 8 kişi kalıyorlar bu evde. Evin borcunu hep birlikte ödüyorlar.

Bu kişilerin tamamı işsiz. Tamamı yoksul. Emeklilik beklentileri, devlet yardımı dışında sağlık güvenceleri yok. “Neden bu işi yapıyorsunuz?” sorusuna sanki sözleşmiş gibi, cevapları ortak: "Ne yapalım? Başka iş mi var?” “Allah’a şükür”le başlayan kaçamak cevaplarına rağmen, iyi beslenmedikleri, kötü konutlarda yaşadıkları, kahvede çay içmek ve birkaç saat oyun oynamak dışında herhangi bir eğlence harcaması yapmadıkları aşikar.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son haftalarda art arda yayınladığı rakamlar, Türkiye’deki yoksulluk ve bunun en temel nedeni olan işsizliğin kaygı verici boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor. TÜİK’in salı günü açıkladığı "Yoksulluk Çalışması, 2015” başlıklı çalışmaya göre, Türkiye’de günlük geliri 2,15 doların altındaki kesim yüzde 0,06. Bu veri, yaklaşık 79 milyonluk nüfusun 50 bine yakınının mutlak aç olduğunun resmi beyanı. Aynı araştırma, günlük geliri 4,3 doların altında olanların oranının yüzde 1,58 olduğunu gösteriyor. Bu da, Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 250 bin kişinin açlık sınırının altında yaşadığının göstergesi.

TÜİK’in birkaç hafta önce açıkladığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2015” başlıklı çalışmaya göre, nüfusun yüzde 14,7’si, toplam 12 milyona yakın kişi yoksulluk sınırının altında. Bu rakam, bir önceki yıla oranla, yüzde 3’lük bir iyileşmeye işaret ediyor. Ancak, aynı araştırmanın bir başka verisi, yoksulun daha da yoksullaştığını ve en üst düzey gelir grubuyla en alttaki grup arasındaki uçurumun daha da derinleştiğini ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre, nüfusun en düşük gelire sahip yüzde 20’lik diliminin payı, yüzde 0,1 puan azalarak, 6,1’e indi. Bu, yaklaşık 16 milyon en yoksul gelir grubunun bir önceki yıla oranla, daha da yoksul olduğunun göstergesi. En üst düzeydeki yüzde 20’nin geliri ise, yüzde 0,6 puanlık bir artışla, toplamda yüzde 46,5’e ulaştı. Bir başka ifadeyle, bu yüzde 20’lik dilim toplam gelirin yarıya yakınını alıyor. En üsttekilerle, en alttakilerin gelirdeki oran farkı 7,6.

Kuşkusuz, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliğinin en önemli nedenlerinden biri işsizlik ve işsizlik rakamları da sert sinyaller veriyor. TÜİK’in hafta başında açıkladığı ortalama işsizlik rakamı, yüzde 10,7. Profesör Seyfettin Gürsel, işsizlikte son 3 ayda meydana gelen artışın çok sıradışı bir gelişme olduğunun altını çiziyor. Gürsel, "Mayıs ayında işsizlik oranı 0,5 puan arttı. Bu, 2008 ekonomik krizinden bu yana görülmemiş bir orandı. Haziran’da düzelir diye düşünürken, yüzde 0,6’lık bir artış daha geldi. Şimdi de yüzde, 0,2 artış var. Bu aslında manşetlik bir haber” diyor.

İktisatçı Mustafa Sönmez de, yakın gelecekte işsizlik rakamlarının ve dolayısıyla yoksulluğun daha da artacağından endişeli. Bu durumu, “bir alarm işareti” diye tanımlıyor Sönmez: "Yatırımlar artıyor mu? Artmıyor. Ekonomide bir canlanma var mı? Pek yok. İç tüketim ciddi ölçüde gerilemiş vaziyette. Diğer makro göstergeler, ekonominin iyi gitmediğini söylüyor. Bunlara bakarak, işsizliğin önümüzdeki aylarda daha da yükseleceğini söyleyebiliriz”.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-