FRANSIZ SAĞI TÜRKİYE’NİN ÜYELİĞİNE KARŞI
Merkez sağın adayı François Fillon
ile aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin en güçlü adayları. Her ikisi de Türkiye’nin AB üyelik
perspektifine karşıtlığıyla dikkat çekiyor.
Fransa’da Nisan
2017’de yapılacak cumhurbaşkanı seçimi için merkez sağ partiler içinde
düzenlenen ön seçimi eski başbakanlardan François Fillon kazandı. Siyasal ve
sosyal planda muhafazakar, ekonomik planda ise anglo-sakson modeli liberalizmi
savunan Fillon, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik perspektifine karşı
çıkıyor.
Gelenekçi
Katolik kimliği siyasi yaşamını da etkiledi. Annesi üniversitede tarih hocası,
babası ise noterdi. Her ikisi de Charles de Gaulle hayranı sağcı militandı. O
da 1976 yılında Paris Üniversitesi’nde hukuk öğrenimini bitirdikten sonra
parlamenter asistanı olarak siyasete atıldı. 1981 yılında 27 yaşında
milletvekili seçildi. De Gaulle geleneği olan sosyal muhafazakarlık ekolüne
dahil oldu. Siyasi kariyeri giderek yükseldi ve 2007-2012 yılları arasında
Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı döneminde başbakanlık yaptı.
Fillon
ideolojik ve felsefi görüşleri nedeniyle Türkiye’nin AB üyelik perspektifine
hep karşı oldu. 25 Ocak 2008 tarihinde Başbakan olarak Lüksemburg’ta yaptığı
bir açıklamada, bu tutumunu net olarak ortaya koydu. Fransa’nın üyelik yerine
sıkı işbirliği istediğini söyledi. Bu yanıt o dönem Türkiye’de Başbakan olan
Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı hafta Madrit’te yaptığı “Türkiye’nin AB üyeliğini
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile baş başa görüşmek istiyorum” açıklamasına bir
yanıttı. Fillon, “Bizim tutumumuzda değişiklik yok. Türkiye’nin üyeliği bugün
ne mümkündür ne de arzu edilmektedir. Türkiye ile çok sıkı işbirliği istiyoruz.
Fransızların ezici çoğunluğunun da bu üyeliğe onay vereceğini düşünmüyoruz”
diyordu.
Bu ifadelerden
birkaç hafta önce Aralık 2007’de Paris’te ağırladığı Türkiye Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’e de aynı şeyleri söylemiş, Sarkozy ve kendisinin Ankara’nın
üyelik sürecine karşı olduğunu ifade etmişti.
Fillon, 19
Mayıs 2009 yılında Avrupa Parlamentosu seçimleri kampanyası sırasında rakibi
Sosyalist Parti’yi “Türkiye’nin AB üyeliği konusunda net tutum sergilememekle”
suçladı. Amaç, üyelik kriterlerini yerine getirmesi halinde ilke olarak Ankara’nın
üyeliğine evet diyen Sosyalist Parti’yi Fransız halkının gözünde “Türkleri AB
içinde isteyen parti” olarak göstermekti.
Fillon, Fransız
ve Türk iş dünyalarının ana örgütlenmeleri olan MEDEF ve TÜSİAD tarafından 9
Ekim 2009 tarihinde iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler hakkında
Paris’te ortaklaşa düzenlenen toplantıya Abdullah Gül ile birlikte katıldı. AB
üyeliği meselesine değinmemeye özen gösterdi. Buna karşılık Türk şirketlerini
Fransa’ya yatırım yapmaya çağırdı. Abdullah Gül’e “Son yıllarda Türkiye’nin
Afrika’ya olan ilgisini gözlemliyoruz. Bizi orada güçlüyüz, sizin oralara
girmenize yardımcı olalım, siz ise Orta Asya’da kuvvetlisiniz, siz de bizim
oralara girmemizi sağlayın” önerisinde bulundu.
Son yıllarda
giderek aşırı sağa kayan katolik ve muhafazakar seçmeni yeniden kazanma
hedefiyle programında Fransa’nın Katolik kimliği, “Fransız olma gururu” gibi
kavramlara yer verdi. Bu amaçla “İslami Totalitarizmi Yenmek” adlı bir kitap
dahi yazdı. Rusya ile yakın işbirliği istiyor. Moskova ve Ankara ile “sıkı
ticari ve ekonomik ilişki kurulmasını” savunuyor.
Türkiye’nin AB
üyelik süreci Fransa’da 1990’lı yılların ikinci yarısından bu yana her seçimde
sağ partiler tarafından kullanıldı. Klasik sağ partiler aşırı sağcı Ulusal
Cephe (FN) partisinin Türkiye’yi seçim malzemesi olarak kullanmasından oldum
olası ürktüler, ürktükleri için de çoğu zaman Ankara’nın üyelik perspektifine
karşı durdular.
Liderliğini
Marine Le Pen’in yaptığı FN yıllardır Türkiye’nin AB üyelik sürecinin tamamen
sona erdirilmesini talep etmekte. Avrupa Parlamentosu’nda (AP) 20 üyeye sahip
FN, her hafta sistematik olarak Türkiye hakkında soru önergeleri sunuyor, kabul
edilmeyeceğini bilse de karar teklifleri hazırlıyor. Avrupa Birliği Konseyi ve
Avrupa Konseyi’ni tahrik etmeye çalışıyor.
FN’nin Türkiye
karşıtı tavrının gerçek nedeni ise AB karşıtlığı. Parti AB’nin başta genişleme
süreci olmak üzere her türlü politikasına karşı. AP içinde FN’nin başını
çektiği “Avrupa Uluslar ve Özgürlükler Grubu” (ENF), Türkiye ile üyelik
müzakerelerinin geçici olarak dondurulması hakkında geçen hafta hazırladığı
karar teklifinde Türkiye’yle üyelik müzakerelerinin tamamen sona erdirilmesi ve
Ankara’ya bu kapsamda yapılan mali yardımların kesilmesini istedi. Fakat
partinin AB karşıtı ideolojisi temelinde tüm AB devletlerine “Ankara ile kendi
ilişkilerini kendileri belirleme” çağrısında da bulunuldu.
FN lideri
Marine Le Pen, Fransa’da gerçek anlamda Ocak ayında başlayacak cumhurbaşkanı
seçim kampanyasında Türkiye, İslam ve Fransız toplumundaki Müslümanları bolca
kullanacak. Karşısında da aynı konuları benzer tezlerle kullanmaya hazırlanan
François Fillon olacak. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turuna kalma şansları en
yüksek görünen bu iki adayın Türkiye ve Müslümanlar hakkında söyleyecekleri
Türkiye-Avrupa ilişkilerinin geleceği açısından da önem taşıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder