KRİTİK MARAKEŞ İKLİM MÜZAKERELERİ BAŞLADI
İklim Zirvesi Fas’ın tarihi kenti
Marakeş’te başladı. Paris İklim Anlaşması’nın resmi olarak yürürlüğe
girmesinden sadece üç gün sonra başlayan iklim zirvesinde alınacak kararlar,
özellikle Paris İklim Anlaşması’nın nasıl uygulanacağını belirleyecek.
Paris Anlaşması’nın
nasıl yönetileceği, nasıl yürütüleceği, prosedürleri ve gözlem mekanizmalarının
nasıl olacağı gibi konuların tartışılacağı Marakeş İklim Zirvesi oldukça kritik
kararların alınacağı bir toplantı olacak.
Paris
Anlaşması, Birleşmiş Milletler kurulduğundan bu yana çok taraflı anlaşmalar
arasında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 196 ülke tarafından imzalanarak,
en hızlı yürürlüğe giren anlaşma oldu. Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi
için küresel sera gazı salımlarının toplamda en az yüzde 55’inden sorumlu 55
ülkenin anlaşmayı onaylaması gerekiyordu.
1 yıldan kısa
bir sürede küresel sera gazı salımlarının yüzde 66’sından sorumlu olan 94 ülke
anlaşmayı onayladı ya da farklı şekillerde anlaşmaya katıldı.
Aralık 2015’te
belirlenen hükümlerin çoğu, Anlaşma’nın yürürlüğe girmesiyle, taraf ülkeler
için yasal bağlayıcılığa sahip olacak. İklim değişikliğiyle mücadele için
planlar oluşturmak ve gelişmekte olan ülkelere finansal ve teknik destek vermek
de bağlayıcılığı olacak hükümler arasında yer alıyor.
Paris Anlaşması’na
göre 2018 yılında tüm ülkelerin niyet beyanlarının anlaşmaya uygun olarak
yenilenmesi gerekiyor. Marakeş İklim Zirvesi bu yenilenme sürecinin nasıl
olacağını belirleyecek.
Marakeş İklim
Zirvesi aynı zamanda Paris Anlaşması’nın tarafı olan ülkelerin ilk toplantısına
(CMA1) da sahne olacak. CMA (Paris Anlaşması Tarafları Toplantıları), Anlaşma’nın
sabit, usule dair, yönetimsel ve operasyonel meseleleri için yönetim kurulu
işlevi görecek.
Anlaşma’nın
yürürlüğe girmesiyle, müzakereler “Paris Anlaşması Tarafları Toplantıları”
(CMA) adı altında devam edecek. Ancak sadece anlaşmayı onaylayan ülkeler yer
alabileceği bu müzakerelere, Paris İklim Anlaşması’nın imzaladığı halde,
onaylamayan Türkiye’nin yukarıdaki gibi teknik detayların tartışılacağı müzakere
toplantılarında mevcut koşullara göre, yer alamama tehlikesi ile karşı karşıya
olduğu belirtildi.
Türkiye,
özellikle iklim değişikliği ile daha etkin mücadele edebilmek için gelişmiş ve
gelişmekte olan ülke ayrımının daha net bir biçimde ortaya konulması gerektiği
tezini savunurken, anlaşma, emisyon azaltımı ve iklim konusunda harekete geçme
gibi konularda gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı yapmasa da, gelişmiş
ülkeler tarafından gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi ve iklim
finansmanının sağlanmasını hükmediyor.
Türkiye İklim
Değişikliği Baş Müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, Paris İklim Zirvesi’nin
hemen ardından anlaşma hakkında “Ülkeler, gelişmiş ve gelişmekte olan olarak
ayrıldı. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olanlara finans desteği verecek. Ancak
kim gelişmiş ülke, kim gelişmekte olan ülke bilmiyoruz” diyerek açıklama
yapmıştı.
Paris İklim
Anlaşması ‘nın işe yarayıp yaramayacağı da uluslararası çevrelerde hararetle
tartışılıyor. Ancak, Paris Anlaşması’nın Aralık 2015’te kabul edilmesinden bu
yana ortaya çıkan siyasi ve ekonomik gelişmeler, anlaşmanın özellikle enerji
sektörü başta olmak üzere önemli küresel etkileri olduğunu ortaya koyuyor.
● Paris Anlaşması sonrası daha da güçlenen,
temiz enerjiye talebin artacağına dair beklentiler, yenilenebilir enerji
fiyatlarının rekor düzeyde düşmesine neden oldu.
● Paris Anlaşması şartlarını sağlayabilmek
için yenilenebilir enerji talebinin artacağına yönelik öngörüler ışığında,
rüzgar ve güneş enerjisi maliyetlerinin hızla düşmeye devam edeceği tahmin
ediliyor.
● Yenilenebilir enerji kaynakları, yoksul
ülkelerde zengin ülkelere göre daha hızlı büyüyor: 2014 yılında ilk kez,
gelişmekte olan pazarlar dünya temiz enerji yatırımlarının yarısını oluşturdu.
● Gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji
miktarı, beş yılda (2008-2013) yüzde 143 arttı. Aynı dönemde gelişmiş ülkelerde
yenilenebilir enerjiler, yüzde 84 oranında büyüme gösterdi.
● Gelişmekte olan ülkeler, yenilenebilir
enerji konusunda önemli yatırımcılar haline geliyor. Brezilya, Hindistan ve
Güney Afrika’nın her biri, 2014 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına 5
milyar dolardan fazla yatırım yaptı.
● 2014 yılında, Latin Amerika, Karayipler,
Asya ve Afrika’daki 55 gelişmekte olan ülkede yenilenebilir enerjilere 126
milyar dolar yatırım yapıldı.
● Gelişmekte olan ekonomilerin de 2020’ye
dek her yıl 100 milyar dolar aktarılması öngörülen iklim fonundan yararlanması
öngörülüyor.
5) Türkiye Anlaşmayı onaylamalı mı?
Hem
müzakerelerin yapısı, hem de uluslararası politik ve ekonomik gelişmeler, Paris
İklim Anlaşması’nın koşullarının Türkiye için önemli ekonomik faydalar
barındırdığını gösterirken, dünyaca ünlü NewClimate Institute (NCI) ile CAN
Europe (Avrupa İklim Ağı) tarafından Türkiye İklim Ağı’nın desteği ile
hazırlanan “İklim Hareketine Geçmenin Yan Faydaları: Türkiye İklim Taahhüdünün
Değerlendirmesi Raporu” Paris Anlaşması’na uyumlu politikaların Türkiye için
daha güçlü ekonomi anlamına geleceğini gösteriyor. Raporda, Türkiye’nin sadece
enerji politikalarını değiştirerek 2030 yılına kadar enerji ithalatında 23
milyar Dolar tasarruf elde edebileceği belirtiliyor. Bu 23 milyar dolarlık
ekonomik fayda aynı zamanda Türkiye 2014 GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 3’ü kadar
tasarruf anlamına geliyor.
Paris İklim
Anlaşması ile beraber küresel dönüşüm ve ekonomi sürdürülebilir enerji
politikalarına yöneliyor. İklim değişikliği müzakerelerinde daha etkin bir
politika izlemenin yolu da anlaşmayı onaylamaktan geçiyor. Türkiye’nin
anlaşmayı imzalamasının, müzakerelerdeki elini güçlendirmesine ve yaşanan
dönüşümden daha etkin bir biçimde fayda elde etmesine yardımcı olacağı
belirtiliyor.
Bunula
birlikte, iklim müzakerelerinde iklim dostu tavır sergilemeyen Türkiye, Marakeş
İklim Zirvesi’nin ilk gününde 950’den fazla uluslararası sivil toplum kuruluşunun
üye olduğu CAN (Uluslararası İklim Eylem Ağı) tarafından 7 Kasım 2016’da ‘Günün
Fosili’ ödülüne layık görüldü.
Türkiye,
müzakerelerin açılış oturumunda söz alarak; müzakere gündemine Türkiye’nin
iklim finansmanına erişimi meselesinin eklenmesini önerdi. Türkiye’nin bir
yandan kömürlü termik santralleri açılışı yaparken diğer bir yandan iklim
değişikliği ile mücadele için fonlardan yararlanmak istemesi, uluslararası
sivil toplum kuruluşları tarafından tepki ile karşılandı.
Ayrıca, ödül
töreninde Türkiye’nin Paris İklim Konferansı öncesinde sunmuş olduğu Ulusal
Katkı Niyet Beyanı (INDC) belgesi de eleştirildi. Türkiye’nin yenilebilir
enerji potansiyeli ile çok daha etkin bir iklim eylem planı
hazırlayabileceğinin belirtildiği törende, 2020 COP’una aday olan Türkiye’nin
öncelikle Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve halihazırda zayıf bulunan INDC’sini
daha iddialı hedeflerle güncellemesi gerektiği vurgulandı.
Yorumlar
Yorum Gönder