AMERİKA’NIN SESİ: “ANKARA VE BRÜKSEL’İ RİSKLİ BİR YIL BEKLİYOR”
Amerika’nın Sesi Türkiye-AB
ilişkilerini irdelediği haber analizinde, Ankara ve Brüksel’i riskli bir yıl
beklediğini yazdı.
“Zorluklarla
dolu bir yıl ile karşı karşıya olunmasında hem ilişkilerin doğal dengeleri hem
de gerek Türkiye’nin gerekse Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu durum önemli
rol oynayacak” diyen Amerikan haber portalı, “2016’da ilişkilere damgasını
vuran unsur mülteci kriziydi. Bu kriz bağlamında varılan 18 Mart mutabakatı
belli boyutlarıyla işlese de Ankara’nın asıl beklentilerini karşılayan bir
tablo yaratamadı. Türkiye’nin bu mutabakattan en önemli beklentilerinden biri
vize muafiyeti oldu. Tarafların, 2013’te, üzerinde ortak uzlaşı sağladığı 72
kriterden 7 tanesinin Türkiye tarafından karşılanmaması bu alanda sonuca
ulaşılmasını engelledi. Özellikle terörle mücadele yasasında yapılması istenen
değişiklik mevcut konjonktürün de etkisiyle mümkün olmadı. Darbe girişimi ve
terör olaylarında yaşanan artış Ankara’nın bu adımı atma konusunda zaten düşük
düzeyde olan isteğini sıfırladı. Bu maddeye ilişkin teknik pazarlıklar uzun
süredir sürüyor. 2017’nin ilk ayları vize muafiyetinin geleceği için olduğu
kadar 18 Mart mutabakatının geleceği açısından da kritik öneme sahip olacak.
Sistemin tamamen çökme olasılığı da oldukça yüksek” dedi.
“İki taraf
arasındaki mutabakatın unsurları arasında Türkiye’nin müzakere sürecinin
hızlandırılması da vardı” diyen Amerika’nın Ses, “ Bu konuda herhangi bir ivme
yakalanamadığı gibi müzakere sürecinin geleceği tartışılmaya başlandı. 18 Mart
sonrası Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde haziranda bir başlık
açıldı. Bu da mevcut konjonktürde açılabilecek son başlıktı. Bu başlığın
açılmasının ardından müzakere sürecinde herhangi bir ivme söz konusu olmadı.Başlıklara
ilişkin tabloya bakıldığında bu durumun nedeni çok daha kolay anlaşılıyor. Son
açılan başlıkla birlikte Türkiye’nin açtığı başlık sayısı 16’ya ulaştı. Bu da
daha açılması gereken 19 başlık daha olduğu anlamına geliyor. Bunlardan 8
tanesi, Türkiye’nin liman ve havalimanlarını Rum bandıralı gemi ve uçaklara
açmasını gerektiren Ek Protokol’ün uygulanmaması nedeniyle Avrupa Birliği
tarafından askıya alınmış durumda. Altı başlık da Rumlar tarafından, Türkiye’nin
kendilerine yönelik politikaları gerekçe gösterilerek tek taraflı olarak bloke
edilmiş durumda. İki başlık ise ancak müzakere sürecinin sonunda açılabilecek
türden. Geriye kalan ve üzerinde herhangi bir siyasi blokaj olmayan üç başlığı
da Türkiye, ekonomisine ağır yük getireceği gerekçesiyle şu aşamada açmak
istemiyor. Dolayısıyla fiili bir donmaya işaret eden bu tablonun değişmesi için
tek bir yol var o da Kıbrıs sorununa çözüm bulunması. Bu yönde olası bir
gelişme Türkiye’nin müzakere sürecine hiç olmadığı kadar hız kazandırma
potansiyeli içeriyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye’de oluşan
tabloda olumlu yönde gelişme sağlanması da ilişkilere olumlu katkı yapabilecek
unsurlar arasında yer alıyor” değerlendirmelerinde bulundu.
Amerika’nın
Sesi, “Yürürlüğe girdiği günden bu yana yenilenmeyen ve artık beklentileri
karşılar olmaktan çıkma aşamasına gelen Gümrük Birliği’nin modernleştirilmesine
ilişkin süreç somut ilişkilere olumlu katkı yapma potansiyeline sahip bir konu
olarak dikkat çekiyor. Avrupa Birliği Komisyonu’nun bu konuda üye devletlerden
yetki talebinde bulunması önemli bir gelişme. Avrupa Birliği Konseyi’nde sorun
yaşanmaması halinde 2017’nin ilk aylarında resmen müzakerelere başlanması
mümkün olabilir. İki tarafın da çıkarına olan Gümrük Birliği’nin modernizasyonu
konusunda olumlu gelişme yaşanma olasılığının vize muafiyeti süreci ve üyelik
müzakere sürecinde olumlu gelişme yaşanma ihtimalinden çok daha fazla olduğunun
altının çizilmesinde fayda var. Avrupa Birliği’nde aşırı sağın yükselmesi ve
popülizmin her geçen gün daha da artan bir hızla zemin kazanması, Almanya,
Fransa ve Hollanda gibi Avrupa Birliği’nin önemli ve Türkiye konusunun iç
politika konusu yapıldığı ülkelerde 2017’de seçim yapılacak olması da
ilişkilere ivme kazandırılmasını zorlayan bir etki yaratacak.Her ne kadar 2017
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından büyük zorluklar ve olumsuz etki
düzeyi çok yüksek riskler içerse de gelinen aşamada her iki tarafın da mantığı
duyguların önünde tutan, soğukkanlı bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor. Avrupa
Birliği üyelik süreci, başından bu yana Türkiye’nin istikrarı, ekonomik ve
siyasi reformları açısından bir çıpa görevi yaptı. Bu çıpanın kaybedilmemesi
2017’de daha önceki yıllara oranla daha büyük önem taşıyor” ifadeleriyle
haberini noktaladı.
Yorumlar
Yorum Gönder