PATLATAN KİM OLURSA OLSUN... KAZANAN HEP AYNI...
Cumhurbaşkanı patlamanın ardından yaptığı
yazılı açıklamada, bu saldırının arkasında hangi örgütün olduğunun bir önemi
olmadığını söyledi.
Haklıdır.
Saldırıyı kimin yaptığı ve üstlendiğinden öte
saldırının bizzat amacı ve/ya yarattığı sonuç daha önemlidir.
Bu tür kör şiddet eylemlerinin kitlelerde
yaratacağı etki otoriter ve baskıcı rejimlerin en azından hayır hah
karşılanması olacaktır. 12 Eylül faşist rejiminin kendi zeminini nasıl döşediği
ve meşruiyetini nasıl sağladığı hatırlardadır. Kör
şiddeti yaygınlaştırarak..."Biri gelsin masaya vursun ve bu akan kanı
durdursun" ruh halini bütün siyasi kaygı ve amaçları aşan biçimde halkta
acil ve ortak bir talep haline getirerek...
Cumhurbaşkanı
aynı açıklamasında "Biz hedefimizde kararlı ve emin adımlarla
yürüyoruz" dedi.
Peki patlamanın
ardından yandaş basın ne dedi:
"Terör
dursun diyorsan... Tek çare başkanlık..."
Manidar...
**
Evet Erdoğan haklı örgütün kim olduğu
ikincildir.
Zira bu tür olaylar bir de üstelik seriye
bağlanmışsa istihbarat örgütlerine, devlet aklına rağmen olmaz. İç ve/ya dış
devlet(ler) ve istihbarat(lar) hesaba katılmaksızın bu tür olaylar anlaşılamaz.
Ya onların doğrudan dahili ya da göz yumması söz konusudur.
Suruç ve Ankara Garı'nda yaşanan ve onlarca
cana mal olan benzer patlamaların üzerindeki sis perdesi hafifçe aralandığında
bu olayların istihbarat örgütünün adeta eskortluğu ile gerçekleştirilmiş
olduğunu apaçık görmedik mi?
**
"Bu türden patlamaların seriye bağlandığı
tarihin Haziran/Kasım seçimleri ve sonrasına denk düştüğünü görüyoruz. AKP'nin
iktidarı kaybetme sürecine girdiği bir döneme yani. Tesadüf değil... Bu da
manidar.
Bu sürecin ardından bazen neredeyse haftalık
periyotlarla başta büyük kentler olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde peşi
sıra bombalama eylemleri peydah oldu. O tarihten bugüne 16 bombalı saldırı
gerçekleşti. Ülkenin farklı yerlerindeki saldırılarda 352’si sivil 372
kişi yaşamını yitirirken, 1837 kişi de yaralandı.Bombalı eylemlerin ortak
özelliği sıradan insanda can güvenliği ve istikrar talebi yaratacak nitelikte
olmasıydı.
Aynı dönemde Kürt sorununda savaş politikasına
geçilmesiyle ülkenin politik gündemi iyiden iyiye zehirlendi. Artık tek değilse
de diğer gündem maddelerine göre açık ara önde olan gündem "terör ve
ölüm", güvenlik ise en temel konu ve talep haline geldi....
Kimin işine yaradı bu durum
**
Eğer birileri bunu AKP'yi yıpratmak amacıyla yapıyorlarsa
fena halde analiz yeteneğinden yoksun olmalılar. Zira tam da AKP'nin düşüş
trendine girdiği bir süreçte başlayan bu kör şiddet (terör) bugüne kadar AKP'ye
can suyu taşımaktan öte bir işe yaramadı. Güvenlik eksenli bir gündemi
genelleştirerek AKP karşıtı muhalefetin elini de hayli zayıflattı. Şimdi ise
OHAL halini olağanlaştırmaya, süreğenleştirmeye hizmet ediyor.
Mevcudu korumakta zorlanan, yaşamak, düşmemek
için tek çaresi adeta güvenlik devleti doğrultusunda rejimi restore etmek için bir adım daha atabilmek olan AKP'ye, altın tepsi içinde
sunulan fırsat işlevi görüyor.
Şimdi
AKP cephesi ortak bir koro halinde son saldırının "Başkanlık
tasarısı"na karşı yapıldığını iddia ediyor. Bahçeli'de bu koroya dışarıdan
eşlik ediyor.
Bu
saldırının AKP'yi kendi seçmenleri
nezdinde de hayal kırıklığına yol açan "Mavi Marmara Kararı"ndan bir
gün sonraya ve "başkanlık tasarısı" ile aynı güne denk düşmesi
gerçekten ilginçtir.
Ama
soru şudur: Bu saldırı başkanlık sistemi amacını zora mı sokmuştur? ya da tam
aksine kolaylaştırmış mıdır? Tabanını başkanlık sistemine destek konusunda ikna
etmekte zorlanan Bahçeli'nin ikna çabasını daha da güçleştirmiş midir? ya da tam
aksine kolaylaştırmış mıdır?
Hele
de saldırıyı TAK gibi ne idüğü belirsiz bir "örgüt" üstlenirse...
Ya AKP
tabanındaki Mavi Marmara kararına yönelik iç tartışma?
Bu
saldırı sayesinde "şimdi sırası değil; şimdi ne olursa olsun kenetlenme
zamanı" mantığının galebe
çalmasıyla daha başlamadan bitmiş olmadı mı?
**
Son olarak gelelim bu kör şiddeti Gezi Direnişi ile
ilişkilendirme gafletine...
Bu son derece bilinçli
bir psikolojik harekattır. Olay daha çok tazeyken yapılan bu açıklama - terör
bitsin diyorsan başkanlık şart açıklamasıyla birlikte- bize ortadaki
operasyonun nasıl bir fırsata çevrildiği, nasıl bir amaca tahvil edilmek
istendiği konusunda önemli bir veri sunmaktadır.
Böylesi akıl ve izan dışı açıklamalarla Gezi'nin kriminalize
edilmeye çalışılması, yeni bir Gezi'nin diktatörce
hevesleri kursaklarda bırakacak en önemli etmen olduğunun bilinmesiyle doğrudan
ilgilidir.
Zaten patlatılan her
bomba, yeni bir Gezi direnişini korku silahıyla dizginlemeye hizmet etmiyor mu?
İşte Ankara'daki benzer
saldırılar ve Suruç... İster o yapsın ister bu... Amaç Kürt ve Türk
muhalefetinin ilerici, çağdaş, laik, devrimci ve emekten yana birliğine ket
vurmak değil mi?
**
Ez cümle...
Gezi yaşamın, barışın, kardeşliğin, cesaretin, eşitlik ve
özgürlüğün sesiydi...
Patlatılan bombalar ölümün, karanlığın, korkunun ve diktatörlüğün sesidir...
Patlatılan bombalar ölümün, karanlığın, korkunun ve diktatörlüğün sesidir...
Ülkeyi şu an yönetenler sık sık "kefenlerini giyip göreve
talip olduklarını" söyleseler de, Melih Gökçek'in sözlerine göre
"Allah onları koruduğu için" onlara hiç bir şey olduğu yok... Olan
gariban yoksul çocuklarına oluyor . Bu ülke de gepegenç çocuklara kefen
giydirile giydirile birileri diktatörce amaçlarına her gün daha da yaklaşıyor.
Öyle gözüküyor ki:
Ya yaşamdan, kardeşlikten, eşitlik ve özgürlükten yana olan
milyonlar direne direne kazanacak...
Ya da ölümden, savaştan, karanlık ve cehaletten yana olanlar patlata patlata ülkeyi bir güvenlik devletine, koyu bir diktatörlüğe çevirecek...
Ya da ölümden, savaştan, karanlık ve cehaletten yana olanlar patlata patlata ülkeyi bir güvenlik devletine, koyu bir diktatörlüğe çevirecek...
Üçüncü bir yol yok...
Yorumlar
Yorum Gönder