YENİ BİR YIL YENİ BİR CUMHURİYET...


*Yeni yılın aydınlık, eşitlik ve özgürlükler getiren yeni bir yolun başlangıcı olması dileğiyle...

Bugün pek çok şey olumsuz görünebilir, ki belli ölçülerde öyledir. Ama hep tarihe bakmak lazım, insanlık tarihine...
Orada zaman zaman yaşanan geri düşüşlere, virajlara, duraklamalara rağmen insanlığın hep olumluya, iyiye doğru bir yol bulduğunu ve bu olumsuz dönemlerden çıkmayı başarabildiğini görürüz.
Tarihsel iyimserliğimizi ülkemiz ve dünyamız için hiç kaybetmeyeceğiz, hep koruyacağız.
Ama kuru kuruya bir iyimserlik de olmayacak bu...
İnsanlık tarihinin ve yerel tarihimizin aydınlık sayfalarından güç alıp, hep tazelenen bir irade oluşturacağız. Bu iradenin gücüyle en kötü gözüken dönemde bile yılmadan, usanmadan çalışacağız.
Bizler devrimlerin öğrencileriyiz. Şeyh Bedrettinlerin, Spartaküslerin, Promethusların, Torlak Kemallerin, Pir Sultanların, Demirci Kawaların soyundanız.
Devrimlerin öğrencisi olmak demek, bütünüyle yorgun, baskıyla, terörle bunaltılmış ve umutsuz düşürülmüş bir halk gerçeğine bakarak karamsar olmak değildir.
En karanlık dönemlerde bile halkın beklenmedik silkinişlerle zorba ve yobazları sırtından atmayı başarabildiğini sayısız tarihsel örnekle hafızamızda hep canlı tutmak, umudumuzu ve mücadelemizi bu tazelikle beslemek demektir.
Manzara-i Umumiye fevkalade kritik...
Türkiye 2017'ye ekonomik, siyasal ve ideolojik alanlarda olağan bir krizin çok ötesinde, büyük bir dağılma ve çöküş riskiyle giriyor.
Artık hiç bir toplumsal ve siyasal aktör için mevcudun içinde kalma, çözümü statükoyu koruma ekseninde üretme olanağı kalmamıştır.
İçten içe çürüyen ve durduğunda sapır sapır dağılıp tükenecek olan AKP artık duramaz ve durmuyor. Daha koyu bir diktatörlük rejimi oluşturarak ömrünü uzatmaya çalışıyor. Ne var ki her adımında toplumsal kutuplaşma ve çatışmayı daha da artırıyor. İçeride ve dışarıda savaş politikasına yönelmesi bundandır.  Anayasa değişikliği ve başkanlık ise (siz yeni padişahlık diye okuyun) bu amacın yeni ve önemli bir halkasıdır.
Ama aradığı gerici istikrarı yaratabilmesi, amaçladığı gerici restorasyonu sorunsuz ve çatışmasız gerçekleştirmesi olanaksız. Türkiye' de neo Osmanlıcı bir dönüşüm olasılığı yok. Varılacak tek yer ne yazık ki bir" İç Sevr" olacaktır. AKP iktidarı altında Türkiye bugün bölünme deyiminin bile çok hafif kalacağı, bir dağılma, çöküş riskiyle yüzyüzedir.
Statükocu güçlerle statükocu çözüm arayışı nafiledir...
Ya bizler... Bizler açısından da artık tek istikamet "devrimcilik"tir. Karşı karşıya kaldığımız riskleri bugün itibariyle mevcudu muhafazaya dayalı bir siyasetle aşmak olanaksızdır. CHP'nin bu mantıkla ve olağan araçlarla sınırlı politikasının hiç bir etki gücüne sahip olmadığı ve olamayacağı besbellidir. Açık bir diktatörlük rejiminin, iç savaş ve dağılma riskinin ülkenin kapısını çalmakta olduğu bugünlerde, yani ülke bir yangın yerine dönüşmekteyken, gelecek seçime ve o seçimde de bir kısım MHP oylarını almaya dayalı bir politika, en hafif deyimle naifliktir.
Ya devrimci politika neyi öngörüyor?
Devrimcilik bugünkü kriz karşısında mevcudu muhafaza çabasıyla yetinmek yani bir anlamda teslim olmak, diz çökmek değildir.
Krizlerde mevcudu korumak olanaksızdır.Ya ileriye ya geriye, ya yükseliş ya düşüş, ya yenilenme/tazelenme ya da çürüme...
Devrimci politika krizi birinci seçenekler istikametinde fırsata çevirmek, çözüme kavuşturmak iradesidir.
Yeni bir kurtuluş ve cumhuriyet çağrısıdır.
Dar bir seçim ve oy kaygısıyla tarikatlara şirin gözükmek, MHP'den oy devşirme hesabı yapmak bugünkü gidişatı engellemek değil, bu gidişata ayak uydurmaktır.
Devrimci politikanın bileşenleri...
Devrimci politika ise, işçi/kamu emekçisi, Alevi, Gezi ve Kürt hareketi, Kemalist, sosyal demokrat, sosyalist vb. tüm potansiyelleriyle siyaseti halkçılaştırarak kendi çözümünü yükseltmek durumundadır.
Hiç unutulmasın ki, bu cumhuriyet saltanatçı Osmanlıcı Türklere, mandacı işbirlikçi Türklere ve Türkçü/ Turancı bazı ittihatçı Türklere karşı Kürtlerle birlikte kurulmuştur.
Atatürk saltanatçı, mandacı ve/ya Turancı güçlere taviz vermeyi hiç düşünmemiştir. Ama Kürtlere özerklik verme konusunu uzunca düşünmüş ve olabilir bulmuştur. Araya işbirlikçi İslamcı/saltanatçı olduğunu düşündüğü Kürt isyanları girince ,bu düşüncesini eyleme dökme fırsatı kaybolmuştur.
Bizler de emekten, özgürlükten, eşitlikten yana yeni bir cumhuriyete yine ve ancak benzer güçlerle birlikte ulaşabiliriz. Ve yine karşımızda mandacı, neo Osmanlıcı/ Sünni saltanatçı ve ırkçı/Türkçü güçler olacaktır.
Artık tek seçenek emekten yana ve laik/çağdaş kimliğinin çok net ve tartışılmaz olduğu, Kürtlerin, Alevilerin vb. tüm temel haklarına kavuştuğu yeni bir cumhuriyettir.
Bunun dışındaki tek seçenek ise, bir "İç Sevr"dir. Parçalanma ve yok oluştur.
Önderlik mi? Bir önderlik beklemek yok oluşu beklemeye eşdeğerdir bugün. Hepimiz birey olarak önder olacağız. Hep bir araya geldiğimizde, gerçek ve yepyeni bir önderlikte ortak mücadelemizin içinde  yaratılacaktır.
Hala olmaz mı diyorsunuz?
M.Kemal Anadolu'da bağımsızlık ve cumhuriyet ateşini yaktığında yanında ve yöresinde sanıldığı gibi "göğsü inançla dolu kadrolar ve savaşmaya hazır bir halk kitlesi" yoktu. Kadrolar içinde ABD mandasını savunanlar,yine emperyalizmle işbirliği içinde saltanatın varlığını koruma kaygısında olanlar çoğunluktaydı. Halk ise uzun savaşlardan yorgun ve umutsuz düşmüştü. Eşrafın ve toprak ağalarının tek derdi ise, göçe mecbur kalmış azınlıkların malları üzerine oturmaktan ibaretti.
Ama inançla yakılan küçük çoban ateşleri umudu da büyüttü. Bağımsızlık ve Cumhuriyet böyle kazanıldı.
Yani oldu, olur ve yine olacak...
Ya da daha taptaze; daha dün sayılabilecek bir başka örnek: Kaçımız Gezi direnişinden bir saat önce bile Türkiye'nin tüm illerini kapsayan ve milyonların seferber olduğu aylara uzanan böyle büyük bir direnişin olacağına inanırdık ki? İtiraf edelim, istisnalar hariç tümümüz "bu halktan, hele de bu gençlikten hiç bir şey olmaz" modunda değil miydik?
Gezi bize hiç bir şey öğretmediyse, halktan, emekçilerden ve gençlikten umut kesmemeyi öğretmiş olmalıdır.
Bir kez olduysa, ikincisi çok daha mümkündür.
Oldu, olur ve  yine olacak...
Umut ve mücadele kararlılığıyla güzel günleri yakın ve/ya var kıldığımız bir 2017 dileğiyle...

Tüm dostların yeni yılı kutlu olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-