KNAUS: “TÜRKİYE DE AB DE BOŞ TEHDİT SAVURUYOR”
Türkiye-AB mülteci mutabakatının
mimarlarından ESI Başkanı Knaus, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘sınır kapılarını
açma’ tehdidinin de AP’nin Türkiye ile müzakereleri durdurma önerisinin de içi
boş tehdit olduğu görüşünde.
AB-Türkiye
mülteci mutabakatının mimarı olarak anılan ve Türkiye’nin AB süreci ile vize
serbestisi konularındaki çalışmalarıyla tanınan Avrupa İstikrar İnisiyatifi’nin
(ESI) Başkanı Gerald Knaus, işbirliğindeki mevcut sorunların aşılabilmesi için
yeni önerilerde bulundu.
AB ve Türkiye’den
yapılan karşılıklı sert açıklamalara rağmen, her iki tarafın da birbirine
ihtiyacı olduğuna işaret eden Knaus, AB’nin Türkiye’ye salt baskı yoluyla adım
attıramayacağını, bunun için somut teşviklerin gerektiğini belirtti. Knaus, AB’nin
vize serbestisi görüşmelerinden vazgeçmemesini, ancak vize serbestisini
demokrasi ve insan hakları kriterlerine bağlamasını önerdi. Knaus, DW Türkçe’nin
sorularını yanıtladı:
Gerald Knaus: Güçlü olduğunu göstermeye çalışan
her iki tarafın kamuoyunda oluşturmaya çalıştıkları algı ile gerçekte ne
yaptıkları arasındaki farkı iyi görmek gerekiyor. Özünde her iki taraf şunu
biliyor: Karşı tarafı gerçekten incitecek adımlar atan, kendine de zarar verir.
Erdoğan’ın açıklamaları mülteci
mutabakatının geleceğini nasıl etkiler?
Knaus: Erdoğan Türkiye-AB mülteci
anlaşmasının geçersiz olacağını söylemedi. Erdoğan’ın ‘sınır kapısı’ dediği
Bulgaristan sınır kapısı. Ege ile ilgili mülteci mutabakatında Bulgaristan
geçmiyor. Türkiye’nin Avrupa ile ticareti açısından hayati öneme sahip bir
numaralı sınır kapısında kaos yaratmak isteyebileceği fikri makul mü?
Mültecileri, Schengen’e bile dâhil olmayan Bulgaristan’a geçirme tehdidi bir
baskı aracı bile olamayacak nitelikte.
Knaus: Karar kulağa dramatik geliyor, öyle
bir algı yaratması amaçlandı. Ama karar yeni bir müzakere başlığının açılmayacağı
anlamına geliyor. Önemli olan fasılların açılması değil kapanması. Son altı
yılda sadece 3 başlığın açıldığı dikkate alınırsa hayati önem taşımıyor.
Müzakereler durdurulsa bile Türkiye aday bir ülke olmayı sürdürecek, katılım
sürecindeki mali yardımlardan yararlanmaya devam edecektir ki bu bilinçli bir
şekilde karara dâhil edilmedi. Özetle, bu da içi boş bir tehdit.
Size göre AB-Türkiye arasındaki
mülteci mutabakatı tehlikede değil mi?
Knaus: Ege’de
yeniden kaos yaşanması kimsenin çıkarına değil. Sert üslup ve gerilime rağmen
bir istikrar var. Türkiye’nin Avrupa’ya kaçak göçün kapılarını aralayacağını
gerçekçi bulmasam da yine de mutabakatı tehlikeye sokması muhtemel bir süreç
yaşanabilir.
Knaus: Avrupa’dan Türkiye’ye 8 ayda geri
gönderilerin mülteci sayısı 700’ün altında. Bu AB’den kaynaklanan bir sorun.
Çünkü Yunanistan’da iltica taleplerini inceleyecek yeterli sayıda görevlisi
yok. Bu sorun çözümlenmediği takdirde Yunan adalarındaki yığılma artacak ve bu
anlaşmanın işlemediği, mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmediği görülecek.
Bu arada Avrupa’nın aldığı mülteci sayısı da sadece 2 bin. Öte yandan Türkiye
geri gönderilenler konusunda çok daha şeffaf bir şekilde güvenilir bir üçüncü
ülke olduğunu ispatlamak zorunda. Türkiye Suriyelilere derhal geçici koruma
sağlandığını ve Suriyeli olmayanlara da iltica süreçlerini işlettiğini
göstermek zorunda. Türkiye’ye gönderilenler arasında ülkelerine geri
gönderilenler oldu, Türkiye bu kişilerin iltica talebinde bulunmadıklarını
söylüyor. Bu doğru olabilir ama herkese açık şeffaf bir mekanizma oluşturulması
gerekmekte. Bu adımlar atılmazsa mutabakat çökebilir.
Mutabakatın en önemli yanı Yunanistan’a
geçmeye çalışanlara Türkiye’ye geri gönderilecekleri mesajının verilmesi. Vize
serbestisi olmaması halinde, Türkiye’nin mutabakatı geçersiz ilan etmesiyle
caydırıcılık ortadan kalkmayacak mı?
Knaus: Evet bu durumda caydırıcılık ortadan
kalkar. Ben haftalardır Berlin diğer üye ülke başkentlerinde ve Ankara’daki
büyükelçiliklerle görüşmeler gerçekleştiriyorum. AB artık savunma pozisyonundan
çıkıp durumu tersine çevirecek akıllıca bir hamle yapmalı. Türk kamuoyuna 1
Ocak itibariyle “Ben size vize serbestisi tanımak istiyorum” mesajını verip, AB
Türkiye’nin gözle görülür bir şekilde güvenilir bir üçüncü ülke olmasını talep
edebilir. Vize serbestisinin muhafazası için de insan haklarıyla ilgili,
işkencenin önlenmesi gibi kriterler öngörebilir, Türkiye’nin işkenceye karşı
Avrupa Konseyi, AB ve diğer örgütlerle tam işbirliği beklentisini aktarabilir.
Erdoğan’a tepkilerin tırmandığı ve
genel seçimlere geri sayımın başladığı Almanya’da bu tür adımların
atılabileceğini düşünüyor musunuz?
Knaus: Bunun Türk liderine bir hediye
anlamına gelmediği, Almanya ve Avrupa için hayati önem taşıyan çıkarlar gereği
adım atıldığı vurgulanabilir. Ayrıca Alman hükümetinin Türkiye’deki insan
hakları ile ilgilendiğini göstermesi gerekiyor. Türkiye’deki liberaller dâhil
bazılarının AB’nin salt baskı yoluyla Türkiye’ye adım attırabileceği kanaati
bir yanılsama. Bu saçma. Somut teşvikler lazım.
Şu anda taraflar arasında yürütülen
görüşmelerden yeni mutabakatlar çıkabilir mi? Umutlu musunuz?
Knaus: Ankara ile görüşmeler yürütülüyor.
Mülteci mutabakatının sürmesi her iki tarafın da çıkarına. Özellikle Almanya’nın.
Ayrıca Türkiye’de artan AB, Almanya karşıtlığı da öyle kabullenilecek bir durum
değil. AB Türkiye için ne kadar önemliyse Türkiye de AB ülkeleri için önemli.
Ben Mart’ta Türkiye-AB mutabakatı öncesinde de umutluydum.
Yorumlar
Yorum Gönder