DIŞ BASINDA TÜRKİYE- 18.4.2017- DÜNYA ERDOĞAN'A TERS BAKIYOR...

LE MONDE: “ÜLKESİNDEKİ FELAKETLERİN SORUMLUSU ADAM: ERDOĞAN”
Le Monde gazetesi; referandum sonuçlarını değerlendirdiği haber analizinde, “Ülkesinin başındaki felaketlerin sorumlusu büyük ölçüde Erdoğan. En ufak bir eleştiriye gelemeyen, Avrupalı meslektaşlarına sövmeye hazır ve ‘küresel bir komplo’dan söz eden bu adam ısmarlama bir güçle donatıldı. Bu ne Türkiye için ne de Avrupa için iyi bir şey” diye yazdı.
Fransız Le Monde gazetesi, ”Ülkesindeki Felaketlerin Sorumlusu, Türkiye Tek Adama Emanet’ başlığını kullandığı haber analizinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisinin de kurulmasında ciddi katkısı olduğu demokrasiyi bizzat tahrip etmeyi başardı. ‘Evet’ oyuyla Erdoğan neredeyse tüm yetkileri kuşandı. Türk politik rejimi tabiatını değiştirdi. Parlamenter demokrasiden AKP’nin İslamcı muhafazakar parti lideri için ısmarlanmış aşırı güçlü bir başkanlık sistemine geçti” dedi.
Türkiye’nin 20’inci yüzyılın bitiminde laik sol olarak tanımladığı CHP ve AKP’yle birlikte demokrasinin gelişim gösterdiği, NATO üyesi, AB üyeliğine aday ve bölgesinde dengelerin kurulması için anahtar rolde bir ülke gibi göründüğünü belirten Le Monde, “İslam ve demokrasinin bir arada varolduğu, ekonomik başarı (Türkiye dünyanın 15’inci büyük ekonomisi) ve nüfus dinamizmiyle (80 milyon) gelişmekte olan güçler grubuna girmeyi sağlayan bir ‘Türkiye modeli’nden bahsediliyordu. Bu yaklaşık 10 yıl boyunca sürdü, ta ki 2003’te başa geçen Erdoğan otoriter yönelimlere teslim olana kadar” diye yazdı.
Rejim değişikliğinin Erdoğan’a yürütme ve yasamada mutlak kontrol yetkisi vereceğini kaydeden Le Monde, Türkiye’nin ‘tek bir adamın kaprisine kaldığını’ belirtip artık iki Türkiye bulunduğu yorumunu yaptı.
Türkiye’nin zaman zaman Avrupa Birliği’nin anlamakta zorlandığı çok sayıda travmadan da geçtiğini ifade eden Frnsız gazetesi, “Suriyeli mülteci sorunu, Türkiye’nin doğusundaki çatışmalar ve darbe girişimini bunlara örnek” dedi.
Erdoğan’ın Suriye’de radikal İslamla hareket ederek bir maceracılığa giriştiğini de kaydeden Le Monde  analizini, “Ülkesinin başındaki felaketlerin sorumlusu büyük ölçüde Erdoğan. En ufak bir eleştiriye gelemeyen, Avrupalı meslektaşlarına sövmeye hazır ve ‘küresel bir komplo’dan söz eden bu adam ısmarlama bir güçle donatıldı. Bu ne Türkiye için ne de Avrupa için iyi bir şey” yorumuyla noktaladı















WALL STREET JOURNAL: “DARBE GİRİŞİMİ ERDOĞAN’IN İSLAMCI OTORİTER DEVLET KURABİLMESİ İÇİN SAHNELENDİ”
Wall Street Journal gazetesi; Türkiye’deki son siyasal gelişmeleri irdelediği haberinde, darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘İslamcı bir otoriter devlet’ kurabilmesi için ‘sahnelendiğini’ öne sürdü.
Referandumun Erdoğan’ın planladığı gibi gitmediğini kaydeden  Amerikan iş çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal, “İslamcı diktatör ezici bir destek bekledi ama zaferine leke sürecek usülsüzlükler arasında kıl payı kazandı. Sonuç, Türk toplumunun çok daha kutuplaştığını ve istikrarsızlığın artabileceğini ortaya koyuyor” şeklinde kaydetti.
Referandumda Erdoğan’ın İstanbul ve Ankara gibi Türkiye’nin en büyük şehirlerinde kaybettiğini ifade eden ABD’li gazete, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) ‘son dakikada’ mühürsüz zarf ve pusulaları geçerli sayma kararı aldığını da hatırlatarak, 2.5 milyon oyun geçerliliğine gölge düştüğüne dikkat çekti.
Erdoğan’ın ‘Türk baharı’nı engellediğini belirten Wall Street Journal, “Erdoğan cumhurbaşkanlığı koltuğunda çok daha fazla gücü elinde toplayacak. Referandum 63 yaşındaki cumhurbaşkanını 2029’a, belki de 2034’e kadar koltukta tutabilir” dedi.
Referandumun sonucunun Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerini karmaşıklaştıracağını ve ABD’nin Türkiye’yle çalışmaya devam etmesi gerektiğini ifade eden Wall Street Journal, “Erdoğan, İslamcı bir otoriter devlet kurmak için demokrasi manivelasını kötüye kullanarak ülke içinde bir darbe sahneledi” iddialarıyla haber analizini noktaladı.


NEW YORK TIMES: “TÜRKİYE, DENGESİZ VE İNTİKAM PEŞİNDE BİR ADAMIN ELİNDE”
New York Times gazetesi; 16 Nisan referandum sonuçlarına dikkat çektiği haber analizinde, Türkiye’nin dengesiz ve intikam peşinde bir adamın elinde kaldığını yazdı.
Amerikan New York Times gazetesi; referandum sürecindeki ‘usulsüzlük’ iddialarının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın meşruiyetini sarstığını öne sürdüğü haberinde, “Türkiye’nin anayasa değişikliği referandumuna ilişkin söylenebilecek en iyi şey, halkın yüzde 48.7’sinin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dikta yönetimini sağlamlaştırmak için şimdiye kadarki en ölçüsüz hamlesine karşı koyması. Pazar günü oyların yüzde 60’ını kazanmayı bekleyen Erdoğan, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirleri kaybetti. Erdoğan’ın meşruiyeti, uluslararası gözlemcilerinden gelen seçim usulsüzlükleri iddialarıyla daha da sarsıldı” şeklinde kaydetti.
Resmi sonuçların yayınlanmasıyla birlikte, Türkiye’nin ‘dengesiz ve intikam peşinde’ bir adamın eline kalacağını öne süren gazete, “Avrupa ile Müslüman dünyası arasında on yıllardır ‘köprü vazifesi’ gören Türkiye’nin demokratik yapıya ve değerlere neredeyse hiç saygı duymayan birinin yönetiminde istikrarlı ve refah bir geleceğe sahip olup olamayacağı sorgulandı” dedi.
Erdoğan’ın 2003’te başbakan seçildiğinde, Türkiye’yi Müslüman bir demokrasi modeli haline getirmeye bağlı göründüğünü ifade eden New York Times, “Erdoğan son yıllarda muhalifleri, orduyu, akademiyi ve medyayı agresif bir şekilde bastırdı. Darbe girişimi daha da ileri gitmesine bir bahane oldu” diye yazdı.
Referandum sürecindeki kampanyaların da benzer bir ‘tehdit iklimi’nde geçtiğini kaydeden ABD’li gazete, “Erdoğan’ın değişiklik tekliflerine destek verenler medyaya hükmetti, karşı çıkanlar ya dövüldü ya da vuruldu. Muhalefet partileri bazı oy pusulalarında mühür olmadığını ifade etti ve oy sahteciliğine ilişkin en az üç örneğin kamerayla kaydedildiği görüldü” şeklinde kaydetti.
New York Times analizini, “Eninde sonunda Türkiye’de demokrasi canlanırsa, bu, milyonlarca Türk’ün Erdoğan’ın dayattığı otoriter sistemi istememesi sayesinde olacak ve haklarını ve özgürlükleri geri kazanmak için yeni yollar bulacaklar” yorumyla noktaladı.

















AMERİKA’NIN SESİ: “REFERANDUMA VERİLEN FARKLI TEPKİLER TÜRKİYE’NİN KİLİT  ROLÜNÜ YANSITTI”
Amerika’nın Sesi, referanduma verilen farklı tepkilerin Türkiye’nin ‘kilit rolünü’ yansıttığını kaydetti.
Amerikan Kongresi’nin finansörlüğünü yaptığı Amerika’nın Sesi, ‘Referanduma Farklı Tepkiler Türkiye’nin Kilit Rolünü Yansıtıyor” başlıklı analizinde, “Türkiye’nin Doğu ve Batı arasındaki köprü statüsü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkedeki demokrasinin geleceğine ilişkin soruları gündeme getiren bir referandumda elde ettiği kıl payı zaferden sonra açık ve sarsak idi” dedi.
Referandumun sonucunun Türkiye’yi, Arap dünyasınca kucaklanmış ancak gittikçe Avrupa’dan daha uzaklaştırılmış bir ülke olarak bıraktığını ifade eden Amerika’nın Sesi; Türkiye’de oylamaya ilişkin dile getirilen eleştiri ve itirazlara da işaret ettiği analizinde,“Avrupalı liderler, Türk halkının kararına saygı duyduklarını söylerken Erdoğan, değişiklikleri uygulamaya başlamadan önce durup düşüneceğini umuyor” diye kaydetti.
 “Ancak Erdoğan, daha önce oylamaya karışmakla suçladığı Avrupa’ya meydan okumaya devam etti” diyen Amerikan haber portalı, “Cumhurbaşkanı Erdoğan İdam cezasının yasallaştırılmasına işaret ederek ülkenin Avrupa Birliği üyeliği arayışına son bir darbe vurmaya hazır gibi göründü” dedi.
Amerika’nın Sesi haberinde, bazı Arap ülkeleri ve Pakistan’ın ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaferini başarılı bir ‘demokratik’ deneyim olarak olumlu karşıladıklarını da kaydetti.
ECONOMIST: “TÜRKİYE HİÇ OLMADIĞI KADAR BÖLÜNMÜŞ DURUMDA”
Economist dergisi; 16 Nisan referandum sonucunu ele aldığı haberinde, Türkiye’nin hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda olduğunu öne sürdü.
Haftalık yayınlanan İngiliz Economist dergisi, ‘Erdoğan Türkiye’deki Referandumda Zaferini İlan Etti’ başlıklı analizinde;“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan referandumdan istediği sonucu elde etti ancak bu kendisi için bile tatmin edici bir sonuç olmadı. Yabancı gözlemciler, hükümeti oylamayı kendi lehine etkilemekle suçladı. Hayır kampı da sahtecilik iddialarında bulunuyor. Ülke hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda” dedi.
Partili cumhurbaşkanlığını merkeze alan anayasa değişikliğinin Türkiye tarihinin ‘en radikal yeniden yapılanması’ olduğunu yazan Economist, Erdoğan’ın bu sistemle 2029 ve hatta cumhurbaşkanlığının ikinci dönemi sona ermeden erken seçim kararı alınması halinde üçüncü bir dönem için de aday olarak 2034’e kadar iktidarda kalmasının önünü açtığını kaydetti.
“Batılı müttefikler, sonucu daha az heyecanlı karşıladı. 17 Nisan öğleden sonrası itibariyle dünyanın hiçbir önde gelen büyük ülkesinin lideri, Erdoğan’ı kutlamış değil” diyen Economist,“AB ve ABD Dışişleri Bakanlığı, uluslararası gözlemcilerin değerlendirmeleri gelene kadar oylamayla ilgili yorum yapmayacaklarını açıkladı. Erdoğan’ın kendisi ise müttefikleriyle köprüleri yeniden inşa etmeye pek de hevesli görünmüyor. Oylamanın yapıldığı gün, idam cezasını yeniden yasalaştırmaktan bahsetti. Böyle bir adım, Türkiye’nin AB ile ilişkilerine zarar verir. Erdoğan uzun zamandır istediği anayasaya artık kavuştu. Ancak buna, içeride tansiyonun yükselmesi, dışarı da tecrit pahasına ulaşmış olabilir” diye yazdı.


GUARDIAN: “ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ SULTANLIĞA ÇEVİRECEK, DİRENİŞ BAŞLAYABİLİR”
Guardian gazetesi; 16 Nsan referandum sonuçlarına dikkat çektiği haberinde, “Erdoğan Türkiye’yi sultanlığa çevirecek, direniş yeniden başlayabilir” diye yazdı.
İngiliz Guardian gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi bir ‘sultanlığa’ çevireceğini, ancak daha önce de olduğu gibi sivil toplumun yeniden bir direniş başlatabileceğini kaydetti.
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a eşi benzeri görülmemiş yetkiler veren, geniş kapsamlı bir anayasa değişikliğinin onaylandığı pazar günkü referandum sonucunda, Türkiye’nin siyasi tarihinde iç karartıcı ve sonu bilinmeyen yeni bir döneme girdiğini söylemek abartı olmaz” diyen İngiliz gazetesi, “Uygulanması halinde bu reformlar, Atatürk’ün Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerine bir cumhuriyet inşa etmesinden yaklaşık bir yüzyıl sonra Türkiye’yi neredeyse yeniden bir sultanlığa çevirecek” diye yazdı.
Türkiye’de otokratik sistemin daha tamamlanmadığını, ilk olarak kuvvetler ayrılığı prensibinin yerle bir edileceğini belirten gazete, “Türkiye, Atatürk’ün mirasını desteleyenlerle, alaşağı etmek isteyenlerin, seküler sistemi savunanlarla muhafazakar İslami değerleri benimseyenlerin, Kürt milliyetçileriyle Türk milliyetçilerinin, bir zamanlar egemen olan askeri yapıyla AKP elitlerinin arasında bölünmüş bir millet ve gerilimin daha da artması kaçınılmaz” diye yazdı.
‘Referandumun darbe girişiminin ardından gelen olağanüstü siyasi baskı altında geçtiğini kaydeden İngiliz gazetesi, “On binlerce kişi hapse atıldı, onlarca gazeteci sürgün edilip tutuklandı, on binlerce devlet memuru, akademisyen, hakim de ihraç edildi. Erdoğan Türkiye’yi ‘kasıtlı olarak’ kutuplaştırdı. Erdoğan’ın otoriter bir yola sapmasında, güç arzusu, paranoya ve danışman çevresinin giderek daralması rol oynadı” dedi.
Guardian, Türkiye’de daha önce olduğu gibi sivil toplumun ‘direniş’ başlatabileceğine de işaret ettiği haber analizine şöyle devam etti:
“Türkiye’de sivil toplum, 2013’teki Gezi Parkı eylerimlerinde olduğu gibi, giderek artan despotizme karşı koydu. Türkiye, her ne kadar hırslı ve zalim olsa da tek bir adamın bünyesinde toplanamayacak veya sıkışıp kalamayacak kadar karmaşık bir ülke. Direniş yeniden başlayabilir. Fakat şu an için, Erdoğan’ın ülkenin kurumlarını insafsızca altüst ettiği günlerde, Avrupa’nın sunabileceği bütün desteği hak eden kişiler, değerler için cesurca mücadele eden ve milyonlarca vatandaşın boyun eğmek zorunda olmadığını bilen Türkiye’nin demokratları”.










INDEPENDENT YAZARI COCKBURN: “TÜRKİYE ARTIK OTOKRASİ KULÜBÜNÜN ÜYESİ”
Independent gazetesi Ortadoğu muhabiri ve yazarı Patrick Cockburn, anayasa değişikliği referandumundan ‘Evet’ çıkmasına dikkat çektiği haberinde, “Türkiye, Ortadoğu otokrasileri kulübünün bir üyesi oldu” dedi.
Yazar ayrıca, “Referandum sonrası ortaya çıkan derin bölünme Türkiye’yi potansiyel düşmanları için bir av haline getirecek” diye yazdı.
Erdoğan’ın OHAL sayesinde Meclis’i elinde tuttuğunu, başkanlık sistemiyle de kontrolü tamamen eline alacağını belirten Cockburn, “Erdoğan, yeni başkanlık sistemiyle zaten bir süredir OHAL’la keyfi şekilde elinde tuttuğu yasama, yargı ve diğer güç odaklarını tam kontrolüne alacak. Tüm bunlar dünyada tek partili ya da monarşik ülkelerin zehirli politikalarına aşina kişilere tanıdık gelecektir” yorumunda bulundu.
Türkiye’nin geçmişte birçok Avrupa ülkesinden üstün bir entelektüel enerjisi olduğunu vurgulayan Patrick Cockburn, “Geçmişte uluslararası gözlemciler Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine benzediği yanılgısına düşmüştü. Gerçekte siyasi geçmişiyle Türkiye güney Avrupa ülkelerine benzeyen modern bir ülkeydi. Askeri darbe ve yönetimler oluyor ancak diğer taraftan gerçek seçimler yapılıyordu ve güçlü bir parlamentosu bulunuyordu. Sofistike ve etkili bir medyası ve birçok Avrupa ülkesinden üstün bir entelektüel enerjisi vardı. Ancak artık Türkiye bunları eledi ve Ortadoğu’nun yoz ve değersiz otokrasileri kulübünün bir üyesi oldu”  dedi.

Türkiye’nin üç büyük şehrinde ‘Hayır’ oyunun çoğunlukta olduğuna dikkat çeken Cockburn, ‘Evet’ baskısına karşın bunun cesaret verici bir göstergesi olduğunu savundu. Cockburn buna karşın muhalefet liderlerinin yetersiz olduğunu, HDP liderlerinin de cezaevinde bulunduğunu hatırlattı.
Deneyimli yazar, referandumun ardından Erdoğan’ın daha da agresif olacağı öngörüsünde de bulunarak, “Erdoğan için ülkede istikrarı sağlamak zor olacak… Otoriter liderler genellikle, kontrollerindeki medyayı kullanarak tekel güçlerini meşrulaştırıyor. Ülke içindeki muhaliflerle de güvenlik güçlerini ve devleti üzerlerine salarak baş edebilir. Hükümdarlıklarına yönelik gerçek tehlike, iç ve dış düşmanları kendilerine karşı birleştiğinde oluşur. Türkiye’nin etrafı birçok düşman ve potansiyel düşmanla -Suriye, Kürtler, İran, Rusya- çevrili ve bunlar ülkenin derin bölünmüşlüğünü istismar etmenin ne kadar kolay olduğunu görüyor” değerlendirmeleriyle haber analizini noktaladı.








FINANCIAL TIMES: “HERŞEY YOLUNDA GİTMEZSE, ERDOĞAN’IN MEŞRUİYETİ SORGULANIR”
Financial Times gazetesi referandum sonucuna yer verdiği haber analizinde herşeyin yolunda gitmemesi durumunda Erdoğan’ın meşruiyetinin sorgulanacağını yazdı.
Referandumun ardından birkaç günün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için kritik olduğunu ve meşruiyetinin sorgulanabileceğini belirten İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times, “Erdoğan, referandumdan sonra OHAL’in uzatılmasını hedeflemişti. OHAL’le birlikte ise muhaliflerin susturulduğu yönündeki endişelerin artacak. Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ve Batı ile ilişkilerinin iyileştirilmesi yönündeki umutları aşağı çekecek. Erdoğan referandumdan ‘Evet’ çıkarsa ekonomik olarak güçlü ve siyasette istikrarı sağlamış bir millet kuracağı sözü vermişti” dedi.
Carnegie Vakfı Türkiye uzmanı Sinan Ülgen’in, “Erdoğan, çoğunluğun seçtiği bir liderin neredeyse kendine özgü yollarla ülkenin belli siyasi gündem maddelerini öne çıkarma hakkı olduğuna hep inandı. Bu prensibinden ödün vermiyor” şeklindeki sözlerine yer veren Financial Times, Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Soner Çağatay’ın, “Erdoğan ya gizlenmiş iç düşmanları olan Gülencilerden korkuyor, ya da oyların yeniden sayılmasını isteyen muhalefetten. Önümüzdeki birkaç gün Erdoğan için kritik. Eğer bir şeyler yolunda gitmezse, meşruiyeti sonsuza kadar sorgulanır” şeklindeki görüşlerini de aktardı.
Referandumun olası ekonomik sonuçlarına da yer veren Financial Times, “Yatırımcılar olası bir erken seçim ya da AB ile ilişkileri iyice gerecek olan idam cezasının getirilmesi tartışmalarını yakından izleyecek. Ekonomideki zayıflama referandumda en büyük üç şehrin siyasi çizgisinin neden kaydığını açıklayabilir. Özellikle Erdoğan yeni İslamist uyanışı için önemli bir şehir olan İstanbul’un referandumda neden ondan uzaklaştı” ifadelerini kullandı.
NL TIMES: “HİÇBİR AB ÜLKESİ ERDOĞAN’I KUTLAMADI”
NL Times gazetesi, referandum sonrası hiçbir AB ülkesinin referandumdaki zaferinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı kutlamadığını öne sürdü.
Hollanda’da yayınlanan NL Times, “Hollanda dahil, Avrupa Birliği’nde tek bir ülke bile, resmi olmayan sonuçlara göre elde ettiği gabiliyet dolayısıyla Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı kutlamadı. Bazı AB ülkeleri, tebrik yerine eleştiri ve uyarılar ile yanıt verdi” diye yazdı.
Bazı AB ülkeleri referandumun sonucu konusunda sessiz kalmayı tercih ederken referandumun Avrupa ile Türkiye’yi birbirinden daha da uzaklaştıracağı kaygılarının hakim olduğunu kaydeden  Hollandalı gazete, “AB ile Türkiye arasında işbirliğinin devamı, savaşın yıktığı Suriye’den AB ülkelerine iltica arayanların akını yavaşlatan anlaşma nedeniyle önemlidir. Aynı zamanda Avrupa Birliği’nde milyonlarca Türk yaşıyor” sözleriyle haberini noktaladı.



HRW: “REFERANDUM KAMPANYASI BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ SİYASAL BASKI ORTAMINDA YAPILDI”
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), referandum kampanyasının siyasal baskı altında gerçekleştiğini belirtip idam cezasının geri getirilmesinin felakete yol açacağını savundu.
Örgütün Türkiye temsilcisi Emma Sinclair-Webb, OHAL KHK’larıyla cumhurbaşkanı ve hükümetin medyayı ele geçirdiğini, kamusal alanda baskın olduğunu, eleştirileri dile getiren gazetecilerin ve HDP’li vekillerin tutuklandığını hatırlatarak, “Kampanya eşi benzeri görülmemiş bir siyasal baskı ikliminde gerçekleşti” dedi.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) mühürsüz zarf ve pusulaları geçerli sayma kararını ‘tartışmalı’ diye niteleyen, Sinclair-Webb, Erdoğan’a OHAL’i kaldırma çağrısı yaparak, “Önümüzdeki günlerde cumhurbaşkanı ve hükümet OHAL’i kaldırmalı ve siyasi durum ne olursa olsun Türkiye’de insan haklarına bağlılığı muhafaza etmeli” dedi.
Açıklamada, Erdoğan’ın referandumun ardından ‘zafer konuşması’nda da sinyalini verdiği idam cezası hakkında da şu ifadeler kullanıldı:
“Erdoğan pazar günkü zafer konuşmasında idam cezasını geri getirme planlarından söz etti, ki bunu referandum kampanyası boyunca tekrarlayıp durdu. HRW, doğası gereği geri döndürülemez, gaddarca ve insanlık dışı olan idam cezasına karşı çıkmaktadır. İdam cezasının geri getirilmesi Türkiye’yi insan hakları normlarından uzaklaştırır, felakete yol açar”.


SÜDDEUTSCHE ZEITUNG: “ERDOĞAN’IN TOTALİTER GÜCE KAVUŞMASIYLA TÜRKİYE BATI’YA VEDA EDİYOR”
Süddeutsche Zeitung gazetesi; Türkiye’deki anayasa değişikliği referandumundan çıkan sonuçları ele aldığı haberinde, “Türkiye’de seçimlere dair yolsuzluk suçlamaları ortadan kalkmadıkça, bu zaferde hükümet darbesinin kokusu kalacaktır” dedi.
Alman gazetesi, “Türkiye derin bir bölünme içinde, tıpkı Donald Trump’ın ABD’si gibi. Bu durum şimdiye dek hiç bu kadar net görülememişti. Türkiye’de seçimlere dair yolsuzluk suçlamaları ortadan kalkmadıkça, bu zaferde hükümet darbesinin kokusu kalacaktır. Açık konuşmak gerekirse, bu referandum Olağanüstü Hal koşulları altında, medyanın engellendiği, muhalif politikacıların tutuklandığı, Cumhurbaşkanı’na muhalif herkesin gözünün korkutulduğu bir ortamda yapılmamalıydı. Anayasa değişikliği ve Erdoğan’ın totaliter güce kavuşması ile Türkiye bir zamanlar izinden gittiği Batılı örneklere veda ediyor. Ortadoğu ve Kafkaslarlar’daki iktidar örneklerine dahil oluyor” şeklinde kaydetti.



TAGESSPIEGEL: “TÜRKİYE’YE SIR ÇEVİRMENİN KİMSEYE FAYDASI OLMAZ”
Tagesspiegel  gazetesi de referandum sonuçlarına ilişkin, “Türkiye’ye şimdi aniden sırt çevirmek bu kişileri bir çatışmanın ortasına atmak olur. Ki bunun kimseye bir faydası olmaz, aksine büyük zararı olur” dedi.
Almanya’nın önemli gazetelerinden Tagesspiegel, “Hemen farklı görüşlere sahip kesimlerden, Türkiye ile halihazırda ağır aksak ilerleyen AB üyelik müzakerelerinin tamamen durdurulmasından yana söylemler yükselir oldu. Otokrat Erdoğan’a sert çıkalım, onu kapı dışarı edelim sesleri geldi: Bazıları ‘Avrupalıların terbiyesizliklere’ o kadar tahammül etmelerinin ardından bu tür bir yanıtın uygun olduğunu düşünüyor. Ancak bu yine de yanlış olur. Çünkü Türkiye sadece Batı birliğinin ortağı değil aynı zamanda kolay kolay vazgeçilemeyecek güvenlik yapısının da bir parçası. Ayrıca Avrupa devletlerinin ekonomik partneri konumunda da. Unutulmaması gereken bir diğer konu ise kuşaklardır milyonlarca Türk’ün Almanya’da yaşıyor olması. Türkiye’ye şimdi aniden sırt çevirmek bu kişileri bir çatışmanın ortasına atmak olur. Ki bunun kimseye bir faydası olmaz, aksine büyük zararı olur” diye yazdı.




FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG: “AB, TÜRKİYE İLE ÜYELİK MÜZAKERELERİNİ GERÇEKTEN KESMELİ”
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise referandum sonuçlarını Türkiye - AB ilişkileri açısından yorumladığı haber analizinde, “AB, Türkiye ile üyelik müzakerelerini gerçekten kesmeli” dedi.
Almanya’da yayınlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung agzetesi şöyle devam etti.
“Avrupalılar yeni bir realiteyi kabul etmeli ve zaten sadece komediden ibaret olan Türkiye ile üyelik müzakerelerini gerçekten kesmeli. En azından bunu. Evet Avrupa Birliği, NATO üyesi Türkiye ile sağlam ve sıkı ilişkilere sahip olmayı önemsiyor. Ancak sıkı ve sağlam ilişki Türkiye’nin AB üyesi olma eşiğinin altında da mümkün olabilir. Belki de İngiltere ile gelecekte kurulacak ilişki buna bir örnek teşkil edebilir. Türkiye’nin AB üyeliği zaten başından beri tartışmalıydı. Bunun dışında şu da düşünülmeli: Batı Avrupa’da yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu, yani özgür, demokratik, ulusalcılığın sarhoşluğuna kapılmayan bir toplumda yaşayabilen ancak Türkiye için otoriter rejimi isteyen insanlar Erdoğan’ın tek adam sistemini onayladı”.








NÜRNBERGER ZEITUNG: “SORUN ALMANYA’YA TAŞINIRSA TÜRKLERE MEMLEKETİNİZE DÖNÜN DİYEN SADECE AFD’LİLER OLMAYACAK”
Nürnberger Zeitung gazetesi; Türkiye’deki son gelişmelere vurgu yaptığı haberinde,“Bazıları bir iç savaş tehdidinden bile bahsediyor. Almanya’daki Türkler ve Türk kökenliler bu olası sonuçların bilincinde mi? Bu devlet (Almanya) Türkiye’nin kendi içindeki tartışmalarının buraya taşınmasına izin vermez ve veremez de. Ancak yine de böyle bir durumun ortaya çıkması halinde Erdoğan taraftarlarına Türkiye’ye geri dönme çağrısında bulunacaklar sadece AfD’li siyasiler olmayacaktır” diye yazdı.
Alman gazetesi, “Erdoğan her zaman kutuplaştırmış, hedefine ulaşmak için bir ‘düşmana’ ihtiyaç duymuştur. Ancak şimdi Türkiye’de ve yurt dışında kendi halkını hiç olmadığı kadar derinden bölmüş oldu. Hatta bazıları bir iç savaş tehdidinden bile bahsediyor. Almanya’daki Türkler ve Türk kökenliler bu olası sonuçların bilincinde mi? Bu devlet (Almanya) Türkiye’nin kendi içindeki tartışmalarının buraya taşınmasına izin vermez ve veremez de. Ancak yine de böyle bir durumun ortaya çıkması halinde Erdoğan taraftarlarına Türkiye’ye geri dönme çağrısında bulunacaklar sadece AfD’li siyasiler olmayacaktır” şeklinde kaydetti.



DEUTSCHE WELLE: “AVRUPA, TÜRKİYE’NİN AB SÜRECİNİ TARTIŞIYOR”
Referandumdan ‘Evet’ sonucunun çıkmasının ardından Türkiye’nin AB üyeliği tartışmaya açıldı. Avrupalı siyasetçiler, idamın geri getirilmesi durumunda Türkiye’nin AB üyelik sürecinin durdurulmasını talep ediyor.
Fransa’da Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamada Türkiye’de idam cezasının yeniden yürürlüğe konulmasına yönelik bir referandum düzenlenmesinin Avrupa değerlerinin kırılması anlamına geleceği belirtildi. Açıklamada Türkiye’deki referandum sonuçlarının Türk toplumunun bölündüğünü gösterdiği belirtilerek “Avrupa Konseyi ile ilişkiler çerçevesindeki değer ve sorumluluklar nedeniyle Türk hükümeti siyasi ve sosyal yaşamın bütün kesimleri ile özgür ve açık bir diyalog yürütmek zorundadır. İdam cezasıyla ilgili bir referandumun organize edilmesi elbette bu değer ve sorumluluklardan kopulduğunu gösterecektir” denildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referandumdan ‘Evet’ çıkması halinde idam cezasının getirilmesi konusunu Başbakan Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşeceğini belirtmişti. Erdoğan idam cezasıyla ilgili olarak "Bir halk oylaması da onun için yaparız. Hiç endişe etmeyin" diye konuşmuştu.

Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük grup olan muhafazakar Avrupa Halk Partisi’nin (EVP) Başkanı Manfred Weber Türkiye ile ilişkilerde yeni bir başlangıç yapılmasını talep etti. Weber, “Durumu yeniden değerlendirmeli ve buna uygun kararlar almalıyız" diye konuştu. Weber, Türkiye’ye terörle mücadele, göç ve ekonomi politikaları ya da öğrenci ve kültür değişim programları gibi konularda ortaklık önerisinde bulunulması gerektiğini belirterek "Ancak bunun anlamı Türkiye’nin AB üyeliğinin masadan kalkmasıdır” dedi.
Weber, Türkiye’de toplumun referandum nedeniyle bölündüğünü, bu gelişmenin endişe verici olduğunu söyleyerek "Türk yönetimi hukuk devleti ve demokrasiden ayrılma çizgisi izleme kararı aldı.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Başkanı Gianni Pittella, Brüksel’de yaptığı açıklamada Türkiye’deki referandumun sonucunu ‘Demokrasi ve hukuk devletine sert bir darbe’ şeklinde nitelendirdi. Türk hükümetinin anayasa değişikliklerini uygulama geçirme kararı alması halinde Türkiye ile AB üyelik görüşmelerinin kesilmesi gerektiğini belirten Pittella, “Erdoğan AB kapılarını bu referandumla kapattı” dedi. Pittella Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi giderek otoriter bir rejime dönüştürdüğünü savundu.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin dış politika uzmanı Norbert Röttgen de Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin resmi olarak kesilmesini talep etti. Röttgen, “Avrupa’nın hukuk devleti ve demokrasi gibi temel prensiplerine karşı yönde karar veren bir ülke ile üyelik müzakerelerinin devam ettirilmesi, kendi içinde çelişki olur” dedi.
Röttgen, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin devam ettirilmesinin ‘derin bir sahtekarlık ve Avrupa’nın demokrasi ve hukuki açıdan güvenilirliğine büyük oranda zarar vermesi’ anlamına geleceğini kaydetti.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Avrupa milletvekili Elmar Brok, idam cezasının geri getirilmesine karşı Türkiye’yi uyardı. Die Welt gazetesine açıklama yapan Brok, idam cezasının geri getirilmesi durumunda, “Türkiye’nin AB üyelik müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanır” şeklinde konuştu.
Ocak 2017’ye kadar AP Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı olarak da görev yapan Brok, anayasa değişikliği referandumunun sonucunun tek başına, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin resmi olarak sonlandırılması için bir gerekçe olmadığını kaydetti.
Referandumun sonucunda Türkiye dışında sandığa giden seçmen de önemli rol oynadı. Ancak yurt dışı seçmeninin 2014’deki cumhurbaşkanlığı seçimine kıyasla Erdoğan’a desteğinin azaldığı görüldü.
Türkiye genelinde seçime katılım yüzde 86 olarak kayıtlara geçerken bu oran yurt dışında yüzde 47 civarında gerçekleşti. Yurt dışındaki katılım Türkiye’dekinin yarısı kadar olsa da Türkiye dışında sandığa giden seçmen oranı şu ana kadar yapılan seçimlerde en yüksek seviyede kaydedilmiş oldu.
Türkiye dışında 2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde seçmenin yüzde 8’i, Kasım 2015 genel seçimlerinde ise yüzde 41.5’i oy kullanmıştı.
Kasım 2015 genel seçimleriyle karşılaştırıldığında Almanya ve Hollanda’da seçime katılım bakımından büyük bir değişim yaşanmadı. Ancak referandum öncesi Almanya ve Hollanda ile AKP hükümeti arasında yaşanan gerginliğin katılıma az da olsa yansıdığı gözlendi.
2015’te Almanya’da katılım oranı yüzde 41 ve Hollanda’da yüzde 46’ydı. Pazar günkü referandumda ise Almanya’daki seçmenin yüzde 46’dan fazlası sandığa gitti ve yüzde 63 değişikliklere "Evet" oyu verdi. Kasım 2015 genel seçimlerinde seçmenin yüzde 60’ı AKP’ye destek vermişti.
Hollanda’da ise referanduma katılım yüzde 48’e ulaştı. 2015’te bu ülkedeki seçmenin yüzde 70’i AKP’yi desteklerken referandumdaki Evet oyları  yüzde 71 oldu.
Yurt dışı oylarına bakıldığına öne çıkan bir diğer unsur da AKP ile MHP arasındaki ittifakın sandığa yansımaması.
Kasım 2015 genel seçimlerinde AKP, yurt dışındaki oyların toplam yüzde 56’sını, MHP de yüzde 7’sini almıştı. Anayasa referandum sonuçlarına göre bu iki partinin oluşturduğu ‘Evet’ kampı yurt dışındaki oyların yüzde 59’unu alabildi.
16 Nisan referandumu Erdoğan’a yurt dışında seçmenin desteği açısından da dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt dışındaki oyların yüzde 62’sinden fazlasını alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu referandumda ise MHP ile işbirliğine rağmen Türkiye dışında toplamda yüzde 59 oranında destek bulabildi.
Ağustos 2014 seçiminde Almanya’da yüzde 68 destek alan Erdoğan, bu referandumda yüzde 63 oranında ‘Evet’ desteği elde edebildi. Hollanda’daki oy dağılımına bakıldığında ise 2014’te yüzde 79’un desteğini arkasına alan Erdoğan’ın 16 Nisan referandumunda yüzde 71 destek alabildiği gözlendi.
2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a yüzde 51 ile destek vermiş ve Türkiye kökenli Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı İsveç’te de referandumda yüzde 53 oranında ‘Hayır’ oyu çıktı.
Renk değiştiren bir diğer ülke ise Avustralya. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması için yüzde 56 destek vermişken, anayasa değişikliğinde ise yüzde 58 oranında karşıt görüş hakim geldi.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına 2014’te yüzde 80 ile Avrupa’da en çok destek vermiş olan Avusturya’da da referandumda "Evet" diyenlerin oranın yüzde 73’e gerilediği görüldü.



SEÇİM GÖZLEMCİSİ: “TÜRKİYE’DE NE İŞİNİZ VAR DEDİLER”
Avrupa Konseyi seçim gözlemciler heyeti üyesi Andrej Hunko, davet ve resmi kimliğe rağmen Diyarbakır ve Mardin’de çalışmalarının polis tarafından engellendiğini öne sürdü.
Hunko DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı:
Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin referandum için Türkiye’ye gönderdiği 23 kişilik heyette yer alan Alman Sol Parti milletvekili Andrej Hunko, Diyarbakır ve Mardin’deki seçim gözlem çalışmalarının polis tarafından engellendiğini açıkladı. Türk hükümetinin daveti ve üzerlerindeki resmi kimliğe rağmen sandıktan uzaklaştırıldıklarını belirten Hunko, Avrupa Konseyi’nin müdahalesi üzerine görevlerine dönebildiklerini söyledi.
DW Türkçe: Cuma gününden bu yana Avrupa Konseyi’ne bağlı 23 kişilik seçim gözlem heyetinin üyesi olarak Türkiye’desiniz. Diyarbakır ve Mardin’de Türk polisi tarafından çalışmalarınızın engellendiği suçlamasında bulundunuz. Tam olarak neler yaşandı?
Hunko: Türk hükümetinin davetlisi olarak seçimleri gözlemlemek üzere buradayız. Bu davet Türkiye’nin her köşesi için geçerli. Yani nereye isterseniz oraya gidebilirsiniz. Ben Avusturyalı parlamenter Stefan Schennach ile birlikte Diyarbakır’a gittim. Seçimleri gözlemlemeye başladık. Önce her şey sakindi. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde aşırı bir polis yoğunluğu vardı, ağır silahlara sahiplerdi. Tabancalarla sivil polisler sandık mahalinde dolaşıyordu. Orada durdurulduk.
DW Türkçe: Sandık mahalinde miydiniz, dışarıda mı?
Hunko: Hayır, dışarıda okul bahçesindeydik. Okul kapısının önünde durdurulduk, bize içeri giremeyeceğimiz söylendi. Orada yarım saat tartıştık, resmi kimliklerimizi gösterdik ama işe yaramadı ve dışarıya atıldık. Sonra şehre indik. Bir saati aşkın bir süre sivil polisler bizi takip etti. Avrupa Konseyi’ni arayıp bilgilendirdik. Onlar da Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ile irtibata geçti ve iki saatlik aradan sonra çalışmamıza devam edebildik. Ardından köyler üzerinden Mardin’e vardık. Oyların sayımı safhasında yine aynı şeylerle karşılaştık. Sandık mahaline girdik, gözleme başladık ki oradaki amir tarafından dışarı çıkarıldık.
DW Türkçe: Polis bu duruma ne gerekçe gösterdi? Sonuçta resmi kimliklere sahiptiniz. Size ne dediler?
Hunko:‘Niye Almanya’daki ya da Avusturya’daki seçimleri gözlemlemiyorsunuz, Türkiye’de ne işiniz var’ gibi hoş olmayan sözlerle karşılaştık. Türk kökenli tercümanımıza da kaba bir şekilde ‘Bunları buraya siz mi getirdiniz?’ diye sordular. Emniyet’te yarım saat oturduk, sonunda Diyarbakır Emniyeti’ne ulaşabildiler. Kim olduğumuzu anlattık, ardından oy sayımını gözlemleyebildik. Ama başını kaçırmış olduk.
DW: AGİT gözlemcileri gibi Avrupa Konseyi heyeti de Türk hükümetinin daveti üzerine Türkiye’ye geldi, değil mi?
Hunko: Evet, hatta AGİT’e göre bizimki daha kapsamlı yetkiye sahip. Avrupa Konseyi yönetmeliklerine göre bizim aslında davete de ihtiyacımız yok. Türkiye Avrupa Konseyi üyesi ve Konsey kurallarına göre üye ülke davet olmasa bile seçimleri istediğimiz yerde gözlemleyebilmemizi garantilemek zorunda. Kaldı ki bizim de AGİT gibi Türk hükümetinden davetimiz vardı.
DW: Avrupa Konseyi heyeti de AGİT de bugün referanduma ilişkin geçici raporlarını açıklayacak. Konsey’in nihai raporu ne zaman açıklanacak?
Hunko: Avrupa Konseyi raporunun Nisan ayı içinde sunulacağını tahmin ediyorum. Nisan’ın son haftasında Strasbourg’da Parlamenter Meclisi oturumu var. O zamana kadar raporu tamamlayacağımızı düşünüyorum. Ama her halükarda Nisan ayında Türkiye’nin yeniden denetim mekanizmasına dâhil edilmesi konusu da karara bağlanmış olacak. Biliyorsunuz Türkiye 2004 yılında denetim mekanizmasından çıkarılmıştı. Bunun nedeni Parlamenter Meclisi’nin Türkiye’deki durumun düzeldiğine yönelik görüşüydü. Denetim Komisyonu (Mart ayında) Türkiye’nin yeniden mekanizmaya dâhil edilmesini kararlaştırdı. Yani artık hukuk devleti, demokrasi, insan hakları dâhil olmak üzere çok daha yoğun bir gözetim söz konusu. Avrupa Konseyi tarihinde ilk kez denetim mekanizmasından çıkarılmış bir ülke yeniden denetime alınmış oluyor. Bu konuyla ilgili karar Nisan sonunda verilecek ve tabii ki seçim gözlemleriyle ilgili rapor da bu kararda etkili olacak.

AVRUPA KOMİSYONU: “USULSÜZLÜKLERLE İLGİLİ SORUŞTURMA BAŞLATIN
Avrupa Komisyonu, referandumda olduğu iddiaedilen usulsüzlüklerle ilgili Türkiye’nin şeffaf bir soruşturma başlatmasını istedi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) referandum oylarının sayılmaya başlamasından kısa süre sonra, dışarıdan getirildiği kanıtlanmadıkça mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli sayılacağını açıklamıştı.
Karar muhalefet tarafından tepkiyle karşılanırken, yaşananlar ‘şaibe’ diye nitelenmişti. CHP ise referandumun iptali için YSK’ya başvurmuştu.
Avrupa Komisyonu Sözcüsü Margaritis Schinas, “Türk yetkililere sonraki adımları çok dikkatli değerlendirmeleri ve referandumun ardından en geniş ulusal uzlaşmayı sağlamaları çağrısı yapıyoruz” dedi.
YSK’nın mühürsüz pusula ve zarf kararına geniş yer ayıran Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) raporunu hatırlatan sözcü, “Ayrıca yetkililerden iddia edilen usulsüzlüklere ilişkin şeffaf bir soruşturma başlatılmasını istiyoruz” diye konuştu.







IMF: “TÜRKİYE, GÖRECE OLUMLU”
Uluslararası Para Fonu (IMF), referandum öncesi hazırladığı Dünya Ekonomik Görünüm raporunda Türkiye’de ekonomik görünümün "gölgeli" olduğunu, bunun yükselen siyasi belirsizlik, güvenlik endişeleri ve jeopolitik faktörlerden kaynaklandığını bildirdi. Türkiye’nin bu yıl yüzde 2.5, gelecek yıl yüzde 3.3 büyüyeceği tahmininde bulunan IMF, gelecek yıl enflasyonun tek haneye düşeceği, cari açık ve işsizlikte de azalma görüleceğini öngördü.
ANKA’ya göre, IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm Nisan Raporu yayımlandı. Referandumdan önce hazırlanan raporda ekonomik aktivitenin, jeopolitik faktörler Orta Doğu’nun bazı bölümleri ve Türkiye’de büyümeyi geriletirken genelde petrol ve petrol dışı hammadde ihracatçısı ülkelerde zayıf kaldığı belirtildi.
Raporun ‘Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte Olan Ekonomiler’deki beklentilere ilişkin bölümünde şöyle denildi:
“Yükselen ve gelişmekte olan Avrupa’da ekonomik beklentiler, Türkiye hariç görece olumlu. Genel olarak grubun büyümesinin 2017 yılında yüzde 3.0 düzeyinde kalacağı, 2018’de ise yüzde 3.3’e yükseleceği tahmin ediliyor. Türkiye’de, 2017’de büyümenin daha güçlü net ihracat ve ılımlı mali teşvikler üzerinde temellenerek yüzde 2.5’a ulaşmasıyla birlikte, 2016’nın üçüncü çeyreğindeki keskin bir yavaşlamadan sonra, aktivitede ılımlı bir hızlanma tahmin ediliyor”.
Görünüm yükselen siyasi belirsizlik, güvenlik endişeleri, liranın değer kaybı kaynaklı döviz cinsinden borçların artan yükü dolayısıyla gölgeli. Bölgenin geri kalan kısmında büyümenin, kimi ülkelerde artan ücretler güçlü tüketim artışını desteklerken, geçici bir yavaşlamadan sonra hızlanması bekleniyor."
Rapordaki tahminlere göre Türkiye’de bu yıl enflasyon yüzde 10.1 olacak, gelecek yıl tek haneye düşerek yüzde 9.1’e inecek. Cari açık bu yıl yüzde 4.7, gelecek yıl ise yüzde 4.6 olacak yani o da düşecek. IMF işsizliğin düşeceği tahmininde de bulundu. İşsizlik bu yıl yüzde 11.5, gelecek yıl ise yüzde 11.0 düzeyinde seyredecek.


Rapora göre dünya ekonomisi bu yıl yüzde 3.5 büyüyecek. ABD’de büyüme bu yıl yüzde 2.3, gelecek yıl yüzde 2.5 olacak. Avro bölgesinin bu yıl yüzde 1.7, gelecek yıl yüzde 1.6 olacağını öngören IMF, Almanya’nın bu yıl yüzde 1.6, gelecek yıl ise yüzde 1.5 büyüyeceğini tahmin etti.
Japonya’da büyüme bu yıl yüzde 1.2, gelecek yıl yüzde 0.6 olacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-