HÜKÜMSÜZ REFERANDUM...
Referandum fiilen sonuçlandı ama siyasal
anlamda bir sonuç üretmedi. Zira hem
süreci, hem de sonuçları ciddi meşruiyet sorunlarıyla maluldür.
Referandumdan önce yazmıştık. Yüzde
bir/iki gibi farklarda, sandık hileleri ile sonuçları değiştirebilmek
olanaklıdır. Ve istenirse bu hileler iktidar olanakları da kullanılarak
rahatlıkla yapılabilir. Sandığa atılan bazı "hayır“ oylarının sandıktan
"evet" oyu olarak çıkması ve dolayısıyla referandumu gerçekte bir kaç
puan farkla kazanmış "Hayır"ın, resmi sonuçlar itibariyle referandumu
bir iki puanla kaybetmesi mümkündür.
Nitekim bu referandum sürecinde de ciddi
usulsüzlük,hukuksuzluk ve hile iddiaları vardır. CHP ve HDP tarafı çok ciddi
iddia ve delillerle sandık sonuçlarının önemli bölümüne itiraz etmiştir. Ve bu
itiraz sonuçları değiştirecek hukuki ve siyasal öneme sahiptir.
Yalnızca bu da değil... Referandumun
OHAL koşullarında yapılması başlıbaşına bir meşruiyet sorunu yaratmıştır.
Yığınsal ve keyfi tutuklamalar, işten atmalarla yaratılan bir korku ortamında
halk iradesinin serbestçe oluşma olanaklarına sahip olamayacağı açıktır. Bu
anlamda ülke meşruiyeti en baştan ve büyük ölçüde sakatlanmış bir referanduma
zorlanmıştır..Ayrıca eş başkanları başta olmak üzere HDP'li pek çok yöneticinin
tam da referandum öncesinde tutuklanarak HDP'nin bölgede çalışma yapamaz hale
getirilmesi, referandumda halk iradesinin tecellisine baştan gölge düşürmüştür.
Sonuç olarak büyük kentlerde
"Hayır" çalışmasının her türlü baskı ve saldırı ile yüz yüze
bırakılması, MHP'li muhaliflerin tehdit, baskı ve engellemelerle yüz yüze
kalması, medyanın açık ve yoğun bir baskı altına alınması ve "Evet"
kampanyasının devlet olanaklarıyla ve tam bir devlet seferberliği biçiminde
yürütülmesi gibi nedenlerle referandum süreci
baştan beri meşruiyet sorunlarıyla maluldür.
Yalnızca bu da değil... Çok daha
önemlisi meşruiyet sorunu olmasa, yani referandumda ortaya çıkan sonuç gerçeği
yansıtsa dahi, bu sonuç ciddi bir yön değişikliğine izin veren cinsten değil.
Yüzde 51 ve 49 rakamları, patapat bir tabloyu yansıtıyor. İki kişiden birinin
"hayır" dediği koşullarda bu
sonucu bir toplumsal onay kabul etmek siyaseten olanaksız. Üstelik de
referandum rejim değişikliği çağrışımıyla yüklü yeni bir sisteme geçiş amacı
taşıyorsa tümden olanaksız.
Tüm bu nedenlerden dolayı tartışmalı bir
yüzde 51'e dayanarak ülkeyi köklü bir sistem değişikliğine zorlamak, yalnızca
kutuplaşma ve çatışmayı artıracaktır. Aklı başında hiç bir iktidar, bu tabloya
dayanarak böylesi bir değişikliğe gitmeyi göze alamaz. Aksi halde Türkiye çok
daha keskin kutuplaşmalar ve çatışmalara açık hale getirilmiş olur.
Referandumdan sonra iyice yoğunlaşan,
"sükunet" çağrıları bu tür bir çatışma riskinin herkes tarafından
apaçık görülmekte olmasıyla ilgilidir. Fakat bu tablonun sorumlusu bizzat halk olmadığı gibi, sorun da halka sükunet çağrıları yapmakla çözümlenemez.
Hangi siyasal çevreden olursa olsun
sorumluluk duygusuna sahip herkes, soyut itidal çağrılarıyla yetinmeyip böylesi
tabloda böylesi kritik bir değişikliği yapmanın -yasal olsa bile- siyaseten
meşru ve haklı olmadığını iktidara hatırlatmakla yükümlüdürler.
Tabi ki başta da CHP...
Yorumlar
Yorum Gönder