dünya basını/türkiye-25 Nisan 2017

AKPM’DEN KRİTİK TÜRKİYE OYLAMASI
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi salı günü Türkiye’nin denetim sürecine alınmasını kararlaştırabilir. Gerekçe olarak Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi gösteriliyor.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Strasbourg’da, demokratik kurumların Avrupa standartlarında işlememesini gerekçe göstererek Türkiye’nin 2004 öncesi olduğu gibi yeniden siyasi ve hukuksal planda denetime alınması yönünde karar vermeye hazırlanıyor.
Bu amaçla hazırlanan ‘Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi’ başlıklı rapor ve beraberindeki karar tasarısında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL altında alınan önlemler nedeniyle demokratik kurumların işleyişinin ciddi anlamda bozulduğu savunuluyor.
AKPM Türkiye raportörleriMarianneMikko (Estonya) ve IngebjorgGodskesen (Norveç) imzalı belgede, Türk hükümetinin OHAL altında Türk Anayasası ve uluslararası hukuk kurallarının ötesine geçerek orantısız önlemler aldığı ifade edilmekte. Örnek olarak Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile on binlerce devlet memurunun işine son verilmesi gösteriliyor.

İfade ve medya özgürlüğü ile yargının bağımsızlığı konularına özel vurgu yapılan karar tasarısında, gazetecilerin tutuklanması ve muhalif gazetecilere yönelik baskının demokratik bir toplumda kabul edilemez olduğu not ediliyor. 154 parlamenterin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla Türkiye’de meclisin işleyişinin baltalandığı,  bu kapsamda çok sayıda milletvekili tutuklu HDP’nin 16 Nisan referandumu için kampanya yürütemediği, bunun da demokratik tartışmayı kısıtladığı vurgulanıyor.
Karar tasarısında 16 Nisan referandumu konusundaki kaygılar da dile getirilmekte. Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi halinde, özellikle kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığı konularında soru işaretleri doğacağı mesajı veriliyor. Tüm bu gerekçeler temelinde Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getiren ülke olmaktan çıktığını belirtilip denetim sürecine alınması isteniyor.
Venedik Komisyonu’nun raporunda anayasa değişikliğinin ülkeyi otoriter ve tek adam rejimine götürebileceği belirtilmişti.
Taslak kararda Ankara’dan; OHAL uygulamasına derhal son vermesi, KHK yayımlamayı ve toplu işten çıkarmaları durdurması, suçları kanıtlanmamış tutuklu parlamenterler ve gazetecileri serbest bırakması, OHAL inceleme komisyonunu işletmesi, adil yargıyı güvence altına alması ve medya ve ifade özgürlüğü için adım atması isteniyor. Bu taleplerin ne derece yerine getirildiğinin 2018 içinde gözden geçirileceği belirtiliyor. 
AKPM, Anayasa değişikliği ve 16 Nisan referandumu hakkında Venedik Komisyonu tarafından bu yıl Mart ayında hazırlanan ve bu değişikliğin ülkeyi otoriter ve tek adam rejimine götürebileceği mesajı içeren görüş raporuna atıf yapan ek bir belge de hazırladı.
Kararın bu yönde çıkması halinde AKPM bünyesindeki 18 kişilik Türk heyeti içinde kırılma yaşanacak. Türk heyetinin 11’i AKP, 4’ü CHP, 2’si HDP, 1’i MHP’li üyelerden oluşuyor. AKP’li üyeler kararın bu yönde çıkması halinde AKPM-Türkiye ilişkilerinin zedeleneceğini söylüyorlar. Ancak denetim kararı çıkması halinde Türk heyetinin blok halinde AKPM çalışmalarından çekilmesi söz konusu değil.
Denetim süreci kapsamında, Avrupa Konseyi üyesi bir devletin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında ne derece Avrupa standartlarında olduğu ölçülüyor. Türkiye, esas olarak sovyetik rejimlerden kurtulan Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin Batı standartlarında demokrasiye geçişlerini kolaylaştırmak amacıyla  AKPM bünyesinde 1990’lı yılların başlarında oluşturulan denetim sürecine 1996 yılında dahil edilmiş, gerçekleştirdiği reformlar sayesinde koşullu olarak Haziran 2004’te bu süreçten çıkarılmış ve post-monitoring olarak adlandırılan denetim sonrası sürece dahil edilmişti.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi düzeyinde sabıkalı demokrasiler listesinden çıkması AB ile üyelik müzakerelerine başlamasında önemli rol oynamıştı. Türkiye denetim sürecine yeniden alınırsa, süreçten çıkarılıp yeniden dahil edilen ilk Avrupa ülkesi olacak.
Kararın onaylanması halinde, Türkiye 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nde, içinde Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Gürcistan, Moldova, Rusya, Sırbistan ve Ukrayna’nın bulunduğu demokrasi ligine gerilemiş olacak. 
Karar Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini ne derece yerine getirdiği konusunda AB içinde yeni bir tartışma yaratma potansiyeline de sahip.
AB: “TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER YENİDEN TANIMLANMALI”
AB, referandum sonrası Türkiye ile ilişkilerin gözden geçirilebileceğinin sinyalini verdi. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi JohannesHahn mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını söyledi.
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi JohannesHahn, Türkiye’de 16 Nisan Anayasa değişikliği referandumu sonrası siyasi sistemde yapılacak değişikliklere dikkat çekerek, Türkiye-AB işbirliğinde yeni bir format üzerinde çalışılması gerektiğini söyledi. Türkiye ile ilişkilerin tümden gözden geçirilebileceği sinyalini veren Hahn, “Gerçekten de ilişkilerin yeniden değerlendirilmesinin ve belki de yeniden tanımlanmasının zamanı gelmiştir” diye konuştu. Hahn’ın açıklamaları, Türkiye-AB ilişkilerinin masaya yatırılacağı Cuma günü Malta’da düzenlenecek AB dışişleri bakanları toplantısı öncesinde geldi.
İlişkilerin mevcut durumunun kalıcı olamayacağını vurgulayan Hahn, “Şu anki durum ne Türkiye, ne de bizim için sürdürülebilir” dedi. Türkiye’nin bütün kriterleri yerine getirmesi durumunda üyelik müzakerelerinin devamı dahil bütün opsiyonların masada olduğunu belirten Hahn, ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye ile üyelik dışında diğer alanlarda işbirliğini artırmayı değerlendirebileceğini söyledi. Hahn işbirliğinde yeni bir formatın da opsiyonlara dahil olduğunu söyleyerek Gümrük Birliği’nin geliştirilebileceğini belirtti.
Kişisel olarak üyelik kapısının Türkiye’ye açık olmasını tercih ettiğini belirten Hahn, AB’nin ekonomi dahil olmak üzere Türkiye ile olan tüm ilişkilerinde hukukun üstünlüğünün önemli rol oynamaya devam edeceğini söyledi.
Hahn, Avrupa Konseyi’nin Türkiye’de gündemdeki anayasal değişikliklerin Türk demokrasisi için "tehlikeli bir geri adım" olduğu şeklindeki endişelerini de paylaştığını belirtti. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi, AB’nin üyelik dışındaki alanlarda işbirliğini geliştirme yoluna gitmesinin iki tarafın da yararına olabileceğini söyledi.
Referandum sürecinde Hollanda ve Almanya ile yaşanan diplomatik gerginlik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın idam cezasının geri getirilmesi için referandum yapılabileceği yönündeki açıklamaları AB ile ilişkilerin gerilmesine sebep olmuştu.


KIELER NACHRICTEN: “ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI, TÜRKİYELİ AYDINLARA SEYAHAT KOLAYLIĞI İSTEDİ”
Almanya Dışişleri Bakanı SigmarGabriel, Türkiye’deki bilim insanları, gazeteci ve sanatçılar gibi bazı meslek gruplarına Almanya’ya seyahat kolaylığı getirilmesini önerdi.
Almanya Dışişleri Bakanı SigmarGabriel, Türkiye’deki bazı meslek gruplarında çalışanlar ve yakınlarına Almanya’ya seyahat kolaylığı sağlanmasından yana olduğunu bildirdi. Bakan, KielerNachrichten gazetesine verdiği demeçte, “Türk toplumunun bizim için önemli kesimlerine özellikle de şimdi kolaylaştırılmış seyahat imkanlarının yürürlüğe sokulmasından yanayım. Aydınlar, bilim insanları, öğrenci, sanatçı, yazar, gazeteciler ya da aynı zamanda hem Türkiye hem de Almanya’da aktif işadamları için” diye konuştu.
Sosyal Demokrat Partili (SPD) Bakan Gabriel, bu şekilde ‘Türkiye’de liberal düşünce ve demokratik kültürü temsil edenlerin elinin güçlendirileceğini’ kaydetti. Almanya Dışişleri Bakanı “Şimdiye dek sadece Sayın Erdoğan’a tepki verdik. Ancak bu şekilde eylem kabiliyetimizi kendimiz belirleriz” diye konuştu.
Almanya, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde aralarında birçok muhalif gazetecinin de olduğu on binlerce kişinin tutuklanmasını sık sık eleştirmişti. İki ülke ilişkilerinde Türk bakanların referandum etkinliklerinin iptalleri ile oluşan gerginliği DieWelt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması daha da tırmandırmıştı.




FRANSA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ HARİTASI

Turuncu: En Marche- EmmanuelMacron
Lacivert: Ulusal Cephe- Marine Le Pen
Mavi: Cumhuriyetçi-François Fillon
Kırmızı: Başkaldıran Fransa-Jean LucMelenchan


FRANSA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ DÜNYA BASININDA YANKILANDI…
Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu sonuçlandı. Siyasi merkezdeki Yürüyüş Hareketi’nin lideri EmmanuelMacron ile aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marine Le Pen ikinci tura kaldı. Fransa’nın başkenti Paris’te Bastille Meydanı’nda, aşırı sağcı Marine Le Pen’in ikinci tura kalması protesto edildi.
Macron oyların yüzde 23,7’sini alarak seçimden birinci çıktı. Le Pen de yüzde 21,7’lik oy oranıyla ikinci oldu. Merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi’nin adayı François Fillon ve aşırı solcu aday Jean-LucMelenchon ise yüzde 19,5’er oy aldı.
İlk turda ilk iki sırayı kazanan Macron ve Le Pen, 7 Mayıs’ta düzenlenecek ikinci tur oylamada yarışacaklar.
İlk tur seçimin resmi sonuçlarının Anayasa Konseyi tarafından 26 Nisan Çarşamba yerel saatle 20.00’ye (TSİ 21.00) kadar açıklanması bekleniyor.
İkinci turda kazanan aday, 14 Mayıs’a kadar Cumhurbaşkanı François Hollande’dan görevi devralacak.
Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçim Adayları
Cumhuriyetçi-François Fillon
Sosyalist Parti-Benoit Hamon
Ulusal Cephe- Marine Le Pen
En Marche- EmmanuelMacron
Başkaldıran Fransa-Jean LucMelenchan





LIBERATION: “MACRON’UN, KÖTÜ KALPLİ ÜVEY ANNEYİ MAĞLUP ETMESİ GEREKİR”
Liberation gazetesi; Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turundan çıkan sonuca dikkat çektiği haber analizinde,Presipte ilk turun genç galibinin, tüm partilerdeki cumhuriyetçi güçlerin yardımıyla kötü kalpli üvey anneyi mağlup etmesi gerekir” dedi.
Fransa’da yayınlanan sol çizgideki Liberation gazetesi, “İkinci turda EmmanuelMacron’un sosyal liberalizmi  ve Marine Le Pen’in milliyetçiliği karşı karşıya. Dışa açıklık ile izolasyon, Avrupa’nın birliği ile dışa kapalı bir Fransa karşı karşıya. Presipte ilk turun genç galibinin, tüm partilerdeki cumhuriyetçi güçlerin yardımıyla kötü kalpli üvey anneyi mağlup etmesi gerekir. Ancak Marine Le Pen’in Ulusal Cephe’si tarihinin en iyi sonucunu elde etti. Le Pen şimdi ‘halk’ ile ‘elitler’ arasında bir savaşa oynayabilir. Bu yeni siyasi kuliste her şey mümkün. Bir başka deyişle dikkatli olmak gerek” diye yazdı.








LOS ANGELES TIMES: “MACRON LE PEN’E YENİLİRSE HERŞEY ÇOK KÖTÜ OLACAK”
Los Angeles Times gazetesi; Fransa seçimlerine ilişkin, Macron’un ikinci turda Le Pen’e yenilmesi durumunda her şeyin çok kötü olacağını yazdı.
Amerikan Los Angeles Times gazetesi, Fransız uzman Marc-OlivierPadis’in, “Macron, Fransa’nın ihtiyaç duyduğu lider olabilmek için tüm fırsatlara sahip. Ancak Macron, ikinci turda Le Pen’e yenilirse, her şey çok kötü olacak” şeklindeki görüşlerine yer verdiği haberinde, “Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda EmmanuelMacron yüzde 23.82 oy alırken, Le Pen 21.58 aldı. Cumhuriyetçi Partili François Fillon yüzde 19.96’yla üçüncü gelirken, Sosyalist solcu Jena-LucMelenchon yüzde 14.49 aldı. Macron ve Le Pen, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu için 7 Mayıs’ta karşı karşıya gelecek” dedi.







WASHINGTON POST: “FRANSA SEÇİMLERİ, ORTAYA YENİ BİR SİYASİ BÖLÜNME ÇIKARDI”
Washington Post gazetesi, Fransa’daki seçimlerin yeni bir siyasi bölünme ortaya çıkardığını yazdı.
ABD’li gazete; “Fransa’daki seçimler yeni bir siyasi bölünme ortaya çıkardı. Ulusal kimlik sorunu nedeniyle ülke ikiye bölündü. Sosyalist ve muhafazakarlar Fransa tarihinde ilk kez ikinci tura kalamadı. Seçmenler değişim vaat eden adayları tercih etti” dedi.



 dünya basını ile ilgili görsel sonucu




TIMES: “MACRON’UN, GREVLER VE OTOBAN BLOKAJ EYLEMLERİNE KARŞI ÇELİKTEN SİNİRLERE İHTİYACI OLACAK”
Times gazetesi; Fransa’daki seçimleri ele aldığı haber analinde, “Yeni seçilecek cumhurbaşkanının kaçınılmaz grevler ve otoban blokaj eylemlerine karşı koymak için çelikten sinirlere ihtiyacı olacak. Muhtemelen solcuların tamamının ve François Fillon’un muhafazakar tabanının büyük bir kısmının oyunu alacak Macron, piyasa reformlarının çok önemli olduğunu, ancak onları uygulamaya geçirmenin ise çok zor olduğunu çabuk öğrenmek zorunda kalacaktır” diye yazdı.
İngiliz Times gazetesi şöyle devam etti:
“EmmanuelMacron’un büyük ölçüde bilinmeyen bir güç olduğunu, Avrupa taraftarı tutumu ve ekonomik elitlerin ona verdiği destekten anlamak mümkün. Macron Avrupa’da uzun süredir devam eden ekonomik durgunluğun nedenlerini açık bir biçimde göremezse gelecekte daha fazla sorunun birikmesine neden olabilir. Buna karşın Marine Le Pen ise Avrupa’nın sorunlarına yanıt vermeyen yabancı düşmanlığı ve ekonomik korumacılık politikalarının zehirli karışımı ile tüm tahminlere rağmen ikinci turda cumhurbaşkanlığına yaklaşabilir… Fransa’da haftada 35 saatlik çalışma süresi ve emeklilik yaşı yükseltilmeden ya da el üstünde tutulan birçok sosyal program hurdaya çevrilmeden gerçek bir reform mümkün olamaz. Yeni seçilecek cumhurbaşkanının kaçınılmaz grevler ve otoban blokaj eylemlerine karşı koymak için çelikten sinirlere ihtiyacı olacak. Muhtemelen solcuların tamamının ve François Fillon’un muhafazakar tabanının büyük bir kısmının oyunu alacak Macron, piyasa reformlarının çok önemli olduğunu, ancak onları uygulamaya geçirmenin ise çok zor olduğunu çabuk öğrenmek zorunda kalacaktır”.



















TAGESANZEIGER: “FRANSIZ SEÇMEN YERLEŞİK POLİTİKALARDAN BIKKIN”
Tagesanzeiger gazetesi; Fransız seçmenin bir çelişkisine dikkat çektiği haber analizinde, “Gerçi ilk turun sonuçları Fransız seçmenin yerleşik politikalardan bıkkınlığını gözler önüne seriyor. Ama buna rağmen seçmen, sosyal devletten tırtıklanma reform vaatlerinin de yer aldığı liberal ekonomi politikalarını içeren siyasi programı ile devrimciden başka her şeye yakışan Macron gibi gerek kökeni gerekse özgeçmişi bakımından hakim sınıfın tipik bir temsilcisini adaylar arasında favori konuma getirdi…” şeklinde kaydetti.
İsviçre’de yayınlanan Tagesanzeiger gazetesi, “Gerçi ilk turun sonuçları Fransız seçmenin yerleşik politikalardan bıkkınlığını gözler önüne seriyor. Ama buna rağmen seçmen, sosyal devletten tırtıklanma reform vaatlerinin de yer aldığı liberal ekonomi politikalarını içeren siyasi programı ile devrimciden başka her şeye yakışan Macron gibi gerek kökeni gerekse özgeçmişi bakımından hakim sınıfın tipik bir temsilcisini adaylar arasında favori konuma getirdi… 39 yaşındaki aday ne mevcut olanda radikal bir kırılmayı ne de mantıksız bir sıçramayı temsil ediyor. Bu hali ile sermayesi bolca belirsiz vaatlerden, sol ve sağ arasındaki karşıtlığı aşmaktan ve bozuk sistemi bir biçimde yenilemekten oluşuyor. Bu durum insanı heyecanlandırmasa da rakibi Marine Le Pen’in muğlak politik ve ekonomik vizyonlarından bin kez daha iyi” dedi.




LE TEMPS: “ÜLKE, YA ENGELSİZ OLACAK YADA SAKLANACAK”
Le Temps gazetesi, “İkinci tur sonucunda Fransa ya tüm dünyaya kapılarını açan engelsiz bir ülke olacak ya da tüm dünyadan kendi sınırları içine kapanarak saklanacak bir ülke haline gelecek” dedi.
İsviçreli Le Temps gazetesi, Fransa toplumundaki bölünmeye dikkat çektiği haberinde, “Fransa’yı köklü değişiklikler bekliyor. İkinci tur sonucunda Fransa ya tüm dünyaya kapılarını açan engelsiz bir ülke olacak ya da tüm dünyadan kendi sınırları içine kapanarak saklanacak bir ülke haline gelecek” dedi.













DIE PRESSE: “MACRO SEÇMENİ HAYALKIRIKLIĞINA UĞRATIRSA, LE PEN BİR ANDA KENDİNİ ELYSEE SARAYI ÖNÜNDE BULACAK”
Die Presse gazetesi ise Macron’un seçmeni hayal kırıklığına uğratması halinde, “Marine Le Pen gerçekten de bir anda kendini Élysée Sarayı’nın önünde bulacak” dedi.
Avusturya’da yayınlanan Die Presse, “Fransızlar ilk turda kalpleri ile ikinci turda da mantığı ile seçerler, denir. Beşinci Cumhuriyet’te sistemden duyulan mutsuzluk hiç bu kadar aşikar olmamıştı. Şimdi neredeyse tüm siyasi partiler Macron’a destek verecek. Tıpkı 2002 yılında Jean-Marie Le Pen’e karşı JacquesChirac’ı destekledikleri gibi. Peki ya 39 yaşındaki Macron da seçmenlerini Chirac, Sarkozy ve Hollande gibi hayal kırıklığına uğratırsa ne olacak? İşte o zaman Marine Le Pen gerçekten de bir anda kendini Élysée Sarayı’nın önünde bulacak” diye yazdı.




FRANKFURTER RUNDSCHAU: “FRANSIZ SEÇMEN GENÇ, DÜNYAYA AÇIK HOŞ BİR ALTERNATİFLE KARŞI KARŞIYA”
FrankfurterRundschau gazetesi, “Fransız seçmeninin talihi yaver gitti; ikinci turda radikal sağ ve sol adaylar arasında seçim yapmak zorunda kalmayacak “diyen Alman  gazetesi, “Fransız seçmen hoş bir alternatifle karşı karşıya: Bir yanda 39 yaşındaki genç, dünyaya açık, küreselleşmeyi bir şans olarak algılayan ve vatandaşları modern bir döneme götürme vaadinde bulunan EmmanuelMacron var” dedi.
Gazete şu değerlendirmelere yer verdi:
“Fransız seçmeninin talihi yaver gitti; ikinci turda radikal sağ ve sol adaylar arasında seçim yapmak zorunda kalmayacak “diyen Alman  gazetesi, “Fransız seçmen hoş bir alternatifle karşı karşıya: Bir yanda 39 yaşındaki genç, dünyaya açık, küreselleşmeyi bir şans olarak algılayan ve vatandaşları modern bir döneme götürme vaadinde bulunan EmmanuelMacronvar.Diğer tarafta ise küreselleşmeye kafa tutan, Fransa’yı dış dünyadan izole etmeye çalışan, AB’den çıkmasını isteyen, ülkesini uluslararası rekabetten ve göçlerden korumak isteyen Marine Le Pen. Sorun, tüm bunları yaparsa bunların ülkesinin lehine olup olmayacağıdır. Macron henüz cumhurbaşkanı değil, sadece aday. Bu, İngiltere’nin AB’den ayrılması ve Trump’ın başkanlığa seçilmesi süreçlerinde görüldüğü üzere çok bir anlam taşımıyor. Aynı şey ikinci tur öncesinde Macron’a destek olacaklarını taahhüt eden muhafazakârlar, sosyalistler ve Yeşiller açısından da geçerli. 2005’te AB anayasasına ilişkin düzenlenen referandumda da büyük siyasi partiler Fransız seçmeni ‘Evet’ demeye çağırmıştı ama halk ‘Hayır’ demişti”.
DIE WELT: “MACRON; HALKIN ANLAYACAĞI POLİTİKALARI UYGULAMAYA KOYMAZSA, LE PEN’E MEYDAN VERMİŞ OLACAK”
DieWeltgazetesi, “Macron’un cumhurbaşkanlığı makamını bir nevî eski boyutuna kavuşturma faaliyetine girişmesi gerekir. Aynı zamanda şeffaf, yeni halkın anlayacağı politikaları uygulamaya koymalı. Bu devasa görevler kıskanılacak şeyler değil. Ancak herhalde onun da bildiği husus şu: Eğer bu görevlerin altından kalkamazsa ve büyük vaatlerde bulunup ancak küçük şeyler başarabilen cumhurbaşkanları kervanına katılacak olursa, o zaman eski siyasi sistemin gözden düşürülmesi sürecine bir katkı da o yapmış olacaktır. Böylece bugün olduğundan daha güçlü bir (aşırı sağcı) Ulusal Cephe’nin oluşmasına meydan vermiş olacaktır. Marine Le Pen’i durdurmak önemli. Ama tek başına bu hedef bir anlam taşımıyor” dedi.
Almanya’nın önemli gazetelerinden DieWelt, “Seçim kampanyaları sırasında kendini bir isyancı politikacı olarak lanse etti. Ancak eğer selefleri gibi o da cumhurbaşkanlığına seçilip de ulusun en yüce babası rolüne bürünecek olursa kaybeder. Ya da talihsiz eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin banliyölerdeki sıkıntılar karşısında sorunları olduğu yerde bıraktığı gibi yaparsa, yani işe koyulmak yerine sözde kalırsa o zaman da kaybeder. Macron’un cumhurbaşkanlığı makamını bir nevî eski boyutuna kavuşturma faaliyetine girişmesi gerekir. Aynı zamanda şeffaf, yeni halkın anlayacağı politikaları uygulamaya koymalı. Bu devasa görevler kıskanılacak şeyler değil. Ancak herhalde onun da bildiği husus şu: Eğer bu görevlerin altından kalkamazsa ve büyük vaatlerde bulunup ancak küçük şeyler başarabilen cumhurbaşkanları kervanına katılacak olursa, o zaman eski siyasi sistemin gözden düşürülmesi sürecine bir katkı da o yapmış olacaktır. Böylece bugün olduğundan daha güçlü bir (aşırı sağcı) Ulusal Cephe’nin oluşmasına meydan vermiş olacaktır. Marine Le Pen’i durdurmak önemli. Ama tek başına bu hedef bir anlam taşımıyor” diye yazdı.



FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG: “MACRON, İÇ GÜVENLİK VE EKONOMİNİN CANLANDIRILMASI SORUNLARINI ÇÖZMELİ”
FrankfurterAllgemeineZeitung gazetesi;Macron’un iç güvenlik ve ekonominin canlandırılması konusundaki sorunları çözmesi gerektiğini yazdı.

Alman gazetesi; EmmanuelMacron’un Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesine neredeyse kesin gözüyle bakıldığını belirttiği haberinde,” Macron’un iç güvenlik ve ekonominin canlandırılması konusundaki sorunları çözmesi gerekiyor. Aşırı sağcı Marine Le Pen ve partisi henüz siyaset sahnesinden silinmemiş oldu. İlginç olan şey, ilk turu kazanan Macron’un geçmişte başarısız Hollande hükümetinin üyesi olması ve o dönemde ekonomi bakanı sıfatıyla kötü ekonomik durumun sorumlusu olmasına rağmen bugün kendisine reformcu imajını verebilmiş olması. Ama onun reform programı yakından incelendiğinde bunun ürkek bir program olduğu görülüyor. Macron sanki birkaç vidayı çevirdiğinde Fransa’nın ekonomik açıdan iyileştirilmesini mümkün kılabilirmiş gibi bir tavır içinde. Zira Macron devlet giderlerinin hissedilir bir biçimde düşürülmesinden çekiniyor, keza vergiler ve ödemelere ilişkin yükü de azaltmaktan yana değil. Oysa ki çok sayıda Fransız çalışan ve işveren ödemelerin azaltılarak hareket serbestisine kavuşmak istiyor, onlar mevcut durumun idare edilmesinden yana değil. Mülteciler konusunda ise Macron, Angela Merkel’in uyguladığı ‘hoş geldin kültürünü” benimsiyor. Bu ise Fransa’da son derece istenmeyen bir politika. Aşırı milliyetçileri uzun vadede Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan uzak tutabilmesi için Macron’un Cumhurbaşkanı seçildiğinde iç güvenlik ve ekonomik canlanma konusunda bir şeyler yapabileceğini kanıtlaması gerekiyor” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-