DÜNYA BASININDA TÜRKİYE

dünya basınında türkiye haberleri ile ilgili görsel sonucuDEUTSCHE WELLE: “AB ÜLKELERİ TÜRKİYE KONUSUNDA İKİYE BÖLÜNDÜ”
AB Dışişleri Bakanları toplantısında üye ülkeler Türkiye konusunda ikiye bölündü. Alman Bakan Gabriel, müzakerelerin kesilmesini isteyen ülkeleri popülizmle suçlayarak müzakerelerin devamından yana tavır koydu.
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Türkiye’deki anayasa referandumu sonuçlarının AB ile üyelik müzakerelerine etkisini görüşmek üzere Malta’nın başkenti Valletta’da bir araya geldi. Türkiye’de yüzde 51,4 oyla kabul edilen anayasa referandumunun ardından AB ile üyelik müzakerelerinin kesilip kesilmemesi konusu bakanlar arasında hararetli tartışmalara sahne oldu. AB Dışişleri Bakanları toplantısında Avusturya ve Lüksemburg bakanları, müzakerelerin kesilmesinden yana görüş bildirdi. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Erdoğan’ın hükümet karşıtlarına olan tutumunun "kırmızı çizgiyi" aştığını savundu. Kurz “Türkiye, her geçen yıl Avrupa’dan biraz daha uzaklaşmasına rağmen üyelik müzakerelerine ilişkin bu kurmacanın devam etmesini kesinlikle yanlış buluyorum” diye konuştu.
Kurz’a destek veren Lüksemburglu mevkidaşı Jean Asselborn da 16 Nisan referandumu ile eski demokratik Türkiye’nin öldüğünü söyledi. Asselborn “Ve böylece müzakereler de fiilen ölmüştür” diye konuştu.


Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in yanı sıra bir dizi AB’li mevkidaşı ise müzakerelerin kesilmesine karşı çıktı. Gabriel, Alman hükümetinin Türkiye ile üyelik müzakereleri görüşmelerinin kesilmesine karşı olduğunu vurgulayarak, “Müzakerelerin kesilmesinin tamamen yanlış bir reaksiyon olacağını düşünüyoruz" diye konuştu. Almanya Dışişleri Bakanı Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşma yönünde adım atmasının AB’nin çıkarına olmadığını savundu. Türkiye’nin 1980 darbesi sonrasındaki yıllarda da NATO’dan çıkarılmadığına dikkat çeken Gabriel, “Neden şimdi Türkiye’yi Rusya’ya yakınlaştırma yönünde bir atalım?” diye konuştu. Alman Bakan Avusturyalı mevkidaşına “Ülkesinde alkış alma kaygısı ile Türkiye ile müzakerelerin kesilmesi gerektiğini savunanlar, sonuçta Türkiye’de hiçbir şeyin değişmesini sağlayamayacak ve orada yaşayanlara yardımcı da olamayacak” diyerek çıkıştı.
Muhafazakâr çizgideki Avusturya Halk Partisi’ne (ÖVP) mensup Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz ise Gabriel’in çıkışını tamamen yanlış olarak niteleyerek çizgisinde ısrarcı oldu.
Bununla birlikte Alman Bakan Gabriel, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinde yeni müzakere biçimleri de aranması gerektiğini kaydetti. Gabriel ayrıca Türkiye’deki referandumda ‘Hayır’ oyu veren ve demokratikleşmeden yana olan Türk aydınları için vize kolaylığı sağlanması önerisini yineledi. Gazeteci, sanatçı ve sivil toplum örgütü üyeleri gibi Türk aydınlarının yüzüstü bırakılmaması gerektiğini savunan Alman Bakan, vize kolaylığının nasıl uygulamaya geçirilebileceğine yönelik ise ayrıntı vermedi.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault da mülteci krizi ve terörle mücadelede işbirliği nedeniyle NATO üyesi Türkiye ile müzakerelerin devam etmesi gerektiğini savundu. Fransız Bakan, Avrupa’nın daha ziyade hukuk devleti ve diğer AB değerlerine saygı konusunda Türkiye’ye yönelik uyarılarında ısrarcı olması gerektiğini söyledi.



Litvanya Dışişleri Bakanı Linas Linkevicius, Türkiye’nin Rusya’nın komşusu olarak jeostratejik konumunu gerekçe göstererek AB’nin Türkiye ile müzakerelere devam etmesini talep etti. Macar Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto ise Türkiye ile AB üyelik müzakelerinin başarısız olması halinde Türkiye ile yapılan mülteci anlaşmasının tehlikeye gireceği ve yüz binlerce mültecinin Avrupa’ya akın edeceği uyarısında bulundu.
16 Nisan anayasa değişikliği referandumunun sonuçlarının müzakerelere etkisinin ilk kez görüşüleceği toplantıya Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katılıyor.
Yüzde 51,4 oyla kabul edilen anayasa referandumunun ardından Avrupa’da Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin kesilmesi daha yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştı. AB uzmanları yapılması öngörülen anayasa değişikliklerinin Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığını büyük ölçüde ortadan kaldıracağı gerekçesi ile AB normlarından uzaklaşılacağını savunuyor.
Bununla birlikte AB yetkilileri, idam cezasının geri getirilmesinin Türkiye ile müzakere sürecinin otomatik olarak kesilmesi anlamına geleceği yönünde uyarıyor. AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda bir karar alınması beklenmiyor.





FREEDOM HOUSE: “TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE EN FAZLA GERİLEYEN ÜLKE”
Merkezi Washington’da bulunan insan hakları kuruluşu Özgürlük Evi (Freedom House), dünya genelinde basın özgürlüklerinin durumunu incelediği ‘Basın Özgürlüğü 2017’ raporunu açıkladı.
Raporda 199 ülke, basın özgürlüklerinin durumu açısından 0 (en iyi) ve 100 (en kötü) olmak üzere notlandırıldı. Buna göre Türkiye, 76 puanla dünyada 163’üncü, Avrupa’da ise 42’inci ve son sırada yer aldı.
Listede Türkiye’nin hemen önünde 159 ve 160’ıncı sırayı paylaşan Angola ve Myanmar ile 161 ve 162’inci sırayı paylaşan Çad ve Zimbabve bulunuyor.
Raporda ülkeler ayrıca, basın özgürlüklerinde ‘özgür’, ‘kısmen özgür’ ve ‘özgür olmayan’ kategorilerine göre sınıflandırılırken, Türkiye ‘özgür olmayan’ kategorisine dahil edildi.
Bunun yanında Türkiye, 2012-2016 yılları arasında notu 20 puan düşerek bu tarih aralığında basın özgürlükleri en fazla gerileyen ülke oldu.
Türkiye 2016 yılında da 5 puan daha düşerek, Burundi, Nauru ve Belize ile birlikte, 6 puan düşen Polonya’dan sonra en çok not kaybeden ülke oldu.
Raporda, Türkiye’nin notunun düşürülmesine gerekçe olarak, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çok sayıda baskıcı tedbirin hayata geçirilmesi gösterildi. Sansürün artması, eleştirel ve bağımsız medya kurumlarının kapatılması, gazetecilerin lisanslarının toplu iptal edilmesi, gazetecilere karşı keyfi gözaltı ve şiddet vakalarındaki keskin artış örnek verildi.
Özgürlük Evi’nin “Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı girişilen 15 Temmuz darbe girişimi, bağımsız, eleştirel medya açısından zaten vahim olan durumu daha da kötü hale getirdi. Başarısız darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL altında çok sayıda medya kurumu kapatıldı, binlerce gazeteci ve medya mensubu işlerini kaybetti ve daha birçoğuna ülkeden çıkış yasağı getirildi” dedi.
Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre (CPJ), Türkiye Aralık 2016 itibariyle en az 81 gazeteciyi hapiste tutuyor ve bu, dünyadaki en yüksek rakam. Hükümet ayrıca interneti de baskı altında tutarken, darbe girişimi sırasında sosyal medyaya kısıtlamalar getirdi ve eleştirel görülen web sitelerinin engellenmesi ya da kapatılması talimatı verdi.
Rapora göre basının en özgür olduğu ülke Norveç, en kötü olduğu ülke ise Kuzey Kore.
Listede ilk baştaki ülkeler sırasıyla Norveç (8 puan), Hollanda, İsveç (11’er puan), Belçika, Danimarka, Finlandiya (12’şer puan), Lüksemburg (14 puan) ve Andorra, İzlanda ve Liechtenstein (15’er puan) olarak sıralanıyor.
En sondaki ülkeler ise sırasıyla, Kuzey Kore, Türkmenistan (98’er puan), Özbekistan (95 puan), Kırım, Eritre (94’er puan), Küba, Ekvador Ginesi (91’er puan), Azerbaycan, İran, Suriye (90’ar puan) olarak listeleniyor.
Amerika ise 23 puanla 33’üncü sırada yer alıyor. “Özgür” kategorisinde bulunan Amerika’yla ilgili değerlendirmede Trump’a eleştiriler yöneltildi. Raporda, Başkan Donald Trump’ın hem başkan adayı hem de şimdi başkan olarak basını hor gördüğü, haber medyasının hükümetleri sözleri ve eylemlerinden dolayı sorgulama rolünü reddettiği, ülkenin basın özgürlüğü geleneklerine aldırış etmediği belirtildi.
“(Trump dışında) Hiçbir Amerikan başkanı görevinin ilk aylarında medyayı bu kadar aşağılamadı” ifadesi kullanılan raporda, “Ancak Trump’ın gazeteciler üzerinde sistematik kısıtlamalar getirmeye yeltenip yeltenmeyeceği henüz net değil” denildi.
Amerika’da basın özgürlüğünün hala güçlü ama hafif düşüşte olduğu kaydedilen raporda, “ABD’nin basın özgürlüğü alanında diğer ülkeler açısından bir model ve arzu edilen standart oluşturmaya son vermesinin büyük bir tehlike oluşturacağı” uyarısında bulunuldu.
Raporda, “ABD’deki siyasi liderler medyayı azarladığında diğer ülkelerdeki liderler de bundan cesaret alır. Amerikalı liderler demokrasi ve basın özgürlüğü desteklemekten geri adım attığında, Amerika’nın kıyıları ötesindeki gazeteciler de bunun etkisini hisseder” değerlendirmesi yapıldı.
Rapora göre, dünyada basın özgürlükleri 2016 yılında son 13 yıldaki en düşük seviyeye gerilerken, dünya nüfusunun sadece yüzde 13’ü ‘özgür bir basına’ sahip. Raporda, nüfusun yüzde 42’sinde basının ‘kısmen özgür’ olduğu, yüzde 45’lik kesimin ise medya ortamının ‘özgür olmadığı’ ülkelerde yaşadığı tespitine yer verildi.
Raporda, “Dünyada basın özgürlüklerinde yaşanan düşüşün ABD, AB üyeleri ve diğer demokrasilerin güçlü liderliği olmadığı müddetçe muhtemelen devam edeceği” değerlendirmesinde bulunuldu.




ABD: “TÜRKİYE, ASKERLERİMİZİN HAYATINI RİSKE ATTI”
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Vekili Mark Toner, Türkiye’nin, Irak’ın Sincar ve Kuzey Suriye’de Karaçok Dağı’na yönelik düzenlediği hava saldırılarıyla, bu bölgede bulunan Amerikalı askerlerin hayatını riske attığını söyledi.
Toner, başkent Washington’da kendisinin son kez düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin söz konusu bölgelere düzenlediği hava saldırılarına ilişkin soruları yanıtladı. Toner bir soru üzerine, “Türkiye’nin hava saldırıları yapmaması gerektiğini söylediniz, yapmamalı dediniz. Hava saldırıları durmuş gibi görünüyor ama bu kez karadan saldırı düzenliyorlar. Kuzey Suriye’nin belirli yerlerinde dün de bu sabah da böyle oldu. Kürtler uçuşa kapalı hava sahası olmasını istiyorlar. YPG lideri Salih Müslim, ‘ABD sessiz kalıp bir şey yapmamayı sürdürürse, Rakka operasyonuna katılımı durdururuz’ dedi. Yorumunuz ne? sorusuna verdiği yanıtta, “Türk hükümetinin girişimleriyle ilgili derin endişelerimizi en üst düzeyde net bir şekilde ortaya koyduk. Onlar, eylemlerini koalisyonla koordine etmemenin yanı sıra, bölgede bulunan Amerikalı askerlerin hayatını da riske attı” dedi.
Bölgede bulunan bütün güçlerin DEAŞ’e karşı mücadeleye odaklanmaları gerektiğini belirten Toner, “Türkiye’nin YPG ile ilgili endişelerini anlıyoruz ama biz YPG konusunda aynı fikirde değiliz. Türkiye’ye çok açık bir şekilde bizle ve öteki koalisyon üyeleriyle koordine etmeleri gerektiğini aktardık” diye konuştu.
Toner, Türk yetkililerle hangi düzeyde konuşulduğu, bunun elçilikler mi dışişleri bakanlıkları düzeyinde mi olduğu sorusuna, “Daha yüksek düzeylerde” karşılığını verdi bu konuda ayrıntıya girmeyeceğini söyledi.

Toner, Türkiye’de yapılan referanduma ilişkin endişeleri izleyip izlemediklerini soran bir gazeteciye de, “Türkiye ile ikili ilişkilerimiz kapsamında bu sorunları sürekli görüşüyoruz. Özellikle geçen yaz yaşanan darbe girişiminin ardından. Türk hükümetinin darbe girişiminin ardında kimler olduğunu belirleme, bunları çökertme çabaları konusunda haklı gerekçeleri var. Ama burada da aşırılığa gidilip gidilmediği soruları var. Türkiye’nin demokrasisini etkileyen yanlar var. Bu konuşmalar süregelmekte. Bu konulardaki endişelerimizi, Türkiye’nin demokrasi kalitesi konusundaki kaygılarımızı dile getirmeyi sürdüreceğiz” dedi. Toner, bu kaygıların hapse atılan gazetecileri ve politikacıları da kapsadığını belirtti.
Toner, bir başka gazetecinin "Türkiye, YPG’nin üssüne düzenlediği hava saldırısını ve ayrıntıları ABD’ye erken haber verseydi, ABD engel olmaya çalışırdı ya da YPG’yi uyarırdı. Bu durumda Türkiye’nin hava saldırılarını ABD’ye erken haber vermesini nasıl bekleyebiliriz? sorusuna verdiği yanıtta, “Türkiye’nin niyetinin ne olduğu ile ilgili konuşmayacağım. Ama bölge son derece karmaşık bir savaş alanı. Sahada birçok operasyonel güç var, yalnızca Türk ve Kürt güçleri değil. Dediğim gibi koordinasyon yoksunluğu Amerikalı askerleri de riske soktu. Öncelikle bu koordinasyon yoksunluğu konusu var. Gerçekleştirilen hava saldırıları konusunda eşgüdüm eksikliği var. Bunu netleştirdik. Söylediğim gibi Türkiye’nin YPG’ye bakış açısı bizimkisinden farklı olduğunu anlıyoruz. Ama bu bize bu tür saldırıların ve yaklaşımların kabul edilemez olduğunu dile getirmekte geri adım attırmayacak”dedi.







ALMAN MECLİS RAPORU: “ALMANYA’DAİDAM REFERANDUMU YAPILAMAZ”
Alman meclisinin raporunda, Türkiye’de idamın referanduma götürülmesi halinde federal hükümetin Almanya’da oy kullanılmasını yasaklayabileceği hatta Türk hükümetinin olası talebini reddetmekle yükümlü olacağı bildirildi.
Türkiye’de idam cezasının yeniden getirilmesi için bir referandum yapılması durumunda federal hükümetin böyle bir referandum için Almanya’daki Türk seçmenlerin oy kullanmasına izin vermeyebileceği açıklandı. Saarbrücker Zeitung’un konuya ilişkin yer verdiği haberde Federal Meclis’in Bilimsel Hizmetler Dairesi’nin raporu kaynak gösterildi. Federal Meclis Avrupa İşleri Komisyonu Başkanı Gunther Krichbaum’un başvurusu üzerine hukukçular tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna göre; Türkiye’de idam cezasının geri getirilmesine yönelik bir referandum yapılması halinde Alman hükümeti sadece ekstra kurulacak seçim lokallerinde değil aynı zamanda konsolosluk ve büyükelçiliklerde de oy kullanma işlemlerini yasaklayabilir.
Raporda federal hükümetin "anayasa ve uluslararası hukukun sarsılmaz ilkeleri" söz konusu olduğunda Türk hükümetinin oylama talebine "ret" kararı verme yükümlülüğü bulunduğu bildirildi.
Söz konusu bilirkişi raporunu talep eden Hristiyan Demokrat Birlik partili (CDU) Gunther Krichbaum Saarbrücker Zeitung’a yaptığı açıklamada "Tabii ki böyle bir yasaklamada polis zoruyla diplomatik temsilciliklere girilmez. Ancak yasağa uyulması için elimizden geleni yapmamız gerekir" diye konuştu.
Bununla birlikte Krichbaum, idam cezasının geri getirilmesi için Türkiye’de referanduma gidilmesi durumunda Avrupa’nın ortak bir tepki vermesi gerektiğinin altını çizdi. Söz konusu referandum için oy verme işlemlerinin tüm AB üyesi ülkelerde yasaklanması gerektiğini vurgulayan Krichbaum, bunu “Bu insanlık dışı ceza biçimi AB’deki temel haklar ile çelişmektedir” diyerek gerekçelendirdi.
Alman yasalarına göre, bir başka ülkenin oy verme işlemlerinin Almanya’da da yapılabilmesi için söz konusu ülke tarafından seçimlerden önce başvuruda bulunulması gerekiyor. Yapılan başvuruya Alman hükümeti  izin verip vermemekle yetkili. Federal hükümet, Almanya’daki Türk seçmenlerin 2014 yılında cumhurbaşkanlığı seçiminde, 2015 yılındaki 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimleri ile son olarak anayasa referandumunda oy kullanabilmelerine izin vermişti.  Oy verme işlemleri hem kurulan seçim lokallerinde hem de diplomatik temsilciliklerde yapılabilmişti.
Daha önce sık sık parlamentodan çıkacak bir idam kararını onaylayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anayasa referandumu gecesi yaptığı konuşmada “Bir halk oylaması da idam için yaparız” diye konuşmuştu.




























AVUSTURYA: “TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin söz konusu olamayacağını söyledi.
Sputnik’in aktardığına göre Malta’daki AB Gayrıresmi Dışişleri Bakanları toplantısında konuşan Kurz, anayasa değişikliği referandumunun AB’de ‘kırmızı çizginin aşılması’ ve Türkiye’nin AB’den uzaklaşmaya devam etmesi olarak görüldüğünü söyledi.
AB’nin Ankara’yla düzenli olarak iletişim kurması gerektiğini belirten Kurz, “Elbette müzakereler için birtakım kanallara ihtiyacımız var ancak Türkiye’nin AB’ye üyeliği söz konusu olamaz” diye konuştu.









SÖZCÜ KALIN GUARDIAN’A YAZDI: “REFERANDUM DEMOKRASİ ZAFERİ”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Guardian’da kaleme aldığı yazıda ‘partili cumhurbaşkanlığı’ referandumunu ‘demokrasi zaferi’ diye niteleyerek, usulsüzlük yapılmadığını savundu.
Türkiye’de ilk kez halkın yönetim sistemine karar verdiğini belirten Kalın, “Yeni başkanlık sistemiyle birlikte Türk Cumhurbaşkanları yürütmenin başında olacak ve iktidara gelmesi için halkın çoğunluğunun desteğini alması gerekecek” dedi.
Yeni sistemin cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayacak mekanizmaları da içerdiğin savunan Kalın, ‘şaibe’ iddialarına ilişkin de “Son günlerde oylama konusunda çok sayıda komplo teorisi üretildi. Bir yenilgi daha alan ana muhalefet partisi, elinde bir delil olmadan oylama sonucunun milli iradeyi yansıtmadığını iddia etti ve yeniden referanduma gidilmesi talebiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu” ifadelerini kullandı.
Referandumda usulsüzlük yapılmadığını ileri süren Kalın, “Her oy verme merkezinde iki taraftan da temsilcilerin bulunduğu düşünüldüğünde, usulsüzlük yapılması imkânsızdı. Hatta muhalefet partilerinin temsilcileri birçok noktada mühürsüz zarflara onay vermişti” dedi.

Almanya: Türkiye’ye ekonomik destek gündemde değil
Alman hükümeti, mevcut koşullarda Türkiye’ye ekonomik desteğin gündemde olmadığını açıkladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, ilişkilerdeki pürüzler nedeniyle ekonomik yardımda ihtiyatlı olduklarını söyledi.
Alman hükümeti, Türkiye-Almanya ilişkilerindeki gerginlik dolayısı ile Türkiye’ye ekonomik desteğin şimdilik gündemde olmadığını açıkladı. Alman Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Alman Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in Türkiye’de devam eden tutukluğunun yanı sıra ikili ilişkilerde bir dizi başka sorunlu konuların da bulunduğuna işaret ederek, bunun ekonomik yardımlarla ilgili tartışmalarda kendilerini ihtiyatlı olmak durumunda bıraktığını söyledi.
Bild gazetesi pazartesi günü Türkiye Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e dayandırdığı haberinde Türkiye’nin Almanya’dan ekonomik yardım isteğinde bulunduğunu bildirmişti. Habere göre Washington’daki G20 Maliye Bakanları buluşmasında zayıflayan Türkiye ekonomisini yeniden canlandırmanın yollarının ele alındığını kaydeden Bakan Şimşek, "Bunun için Almanya’ya ihtiyacımız var" diye konuşmuştu.

Ancak Mehmet Şimşek, Bild haberini Twitter hesabından yaptığı açıklama ile yalanmıştı. Şimşek sözlerinin bağlamından çıkarıldığını belirtmiş ve Türkiye’nin yardım talebinde bulunmadığını, işbirliği önerdiklerini söylemişti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-