CHP Tabanı Tutucu mu?
CHP Tabanı Tutucu mu?
CHP’deki değişim iddialarına soğuk
yaklaşan çevreler, CHP’nin toplumsal tabanının statükocu olduğunu ve değişime
izin vermeyeceğini söylüyorlar. Ne var ki, ne CHP’nin toplumsal tabanına ne de
AKP’nin toplumsal tabanına ilişkin analiz örneğine hiç birinin yazılarında
rastlanmıyor. Gerçekliğin çok yönlü analizi yerine ideolojik saf alışlarca
güdülenen kurgusal yaklaşımlar hakim bu yaklaşımlarda…
CHP tabanı ve değişim
Hem sınıfsal olarak hem de statü
olarak bir orta sınıf ağırlığı var CHP’de… Fakat bu ayrım son derece önemli…
Sınıf olarak “orta sınıf” tanımı içerisine dahil edilebilecek olanlarla, statü
olarak orta sınıf içine dahil edilebilecek olanların beklenti ve eğilimlerinde
ciddi farklılıklar var. Bunları tek kesen ortak nokta kentlilik değerleri… CHP
bu ortak payda üzerinden bu kesimleri bir arada tutabildi bugüne kadar...
Müteahhit/iş adamı orta sınıflar CHP’ye neo-liberal ekonomi politikalar konusunda basınç uygularken; statü olarak “orta sınıf” içinde yer alanların büyük bölümü emeklerini satarak geçinen işçi ve emekçi sınıfın içerisinde yer alıyorlar. Neo-liberal ekonomi politikaların bu kesimlerin hem kendilerinin hem de çocuklarının geleceği üzerinde ciddi bir tehdit oluşturduğu kesin. Bu kesimlerin neo liberal ekonomi politikalara değil sosyal devlet anlayışına yakın oldukları rahatlıkla söylenebilir.
Müteahhit/iş adamı orta sınıflar CHP’ye neo-liberal ekonomi politikalar konusunda basınç uygularken; statü olarak “orta sınıf” içinde yer alanların büyük bölümü emeklerini satarak geçinen işçi ve emekçi sınıfın içerisinde yer alıyorlar. Neo-liberal ekonomi politikaların bu kesimlerin hem kendilerinin hem de çocuklarının geleceği üzerinde ciddi bir tehdit oluşturduğu kesin. Bu kesimlerin neo liberal ekonomi politikalara değil sosyal devlet anlayışına yakın oldukları rahatlıkla söylenebilir.
CHP’nin toplumsal tabanı içerisinde ayrıca formel sektörde çalışan ve nispeten ekonomik güvenceleri daha fazla olan sanayi işçilerini ve kimliksel bir kesim olarak Alevileri saymak gerek. “Alevi burjuvazisi”nin hem CHP’yi sağa çekmeye hem de alevi kitlelerini gerekirse sağ partilere de oy verilebileceğine ikna etmeye çalıştığını görüyoruz. CHP’nin daha kalıcı sağlam oy tabanını, statü olarak orta sınıflara ve emekçi kesimlere üye olan Aleviler oluşturuyor.
CHP’nin zaman içerisinde Kürtlerin,
enformel sektör işçilerinin ve kent yoksullarının oyunu kaybettiği ve bu
kesimlerin önce RP ardından da AKP’ye oy verdiği biliniyor. Bu durumun en
önemli nedeni ise, CHP’nin emekçi taleplerine sırt dönmesi; müteahhit/iş adamı
taleplerine öncelik vermesi ve aynı nedenle bazı yolsuzluklara bulaşılması ve
politikasını laiklik-irtica ve üniter devlet-bölücülük üzerinden
şekillendirmesidir.
CHP’nin politik hat değişimi ile merkez sağdaki boşluktan yararlanma beklentileri de boşa çıkmış, sağın milliyetçi kentli kesiminden çok az bir oy transferi gerçekleştirebilmiş; ama Sünnilik damarı belirgin sağ seçmeninin ana gövdesi MHP ve AKP’ye dağılmıştır.
CHP’nin politik hat değişimi ile merkez sağdaki boşluktan yararlanma beklentileri de boşa çıkmış, sağın milliyetçi kentli kesiminden çok az bir oy transferi gerçekleştirebilmiş; ama Sünnilik damarı belirgin sağ seçmeninin ana gövdesi MHP ve AKP’ye dağılmıştır.
AKP Tabanı ve değişim…
AKP ise temelde büyüyen ve küresel
pazarlara tırnak geçirmeyi başaran taşra burjuvazisinin eğilimini temsil etse
de, bu kesimin gücü ne partiyi ne de ülkeyi uzun zaman yönlendirebilecek
boyutta değildir.
AKP’nin TÜSİAD’la ilk başlarda kurduğu barışık ilişki de zaman içerisinde ciddi olarak zedelenmiştir. AKP’nin tabanının oluşturan taşradaki burjuva kesimlerin çok büyük bölümü ise hala geleneksel küçük üreticilik vasfını ölçek ve teknoloji olarak aşamamış ve küresel pazarlarla hiç ya da anlamlı bir ilişki kuramamıştır. AKP’nin politikalarında önemli bir etmendir bu durum ve politik gelgitleri neredeyse bir kural haline getirmektedir.
AKP’nin bir diğer önemli oy desteği ise düzenli iş ve gelirden yoksun geniş kent yoksulları, küçük esnaf ve ağırlıkla enformel sektör çalışanlarından oluşan yeni kentli emekçilerdir.
Son on-on beş yılda kırsal nüfusun yüzde 45’lerden yüzde 20’lere düştüğü de gözetilecek olursa, bu kesimin çok büyük bir ağırlık oluşturduğu açıktır.
AKP, ilk başlarda bu kesimlere dayalı olarak daha belirgin bir yoksullar partisi görüntüsü verebilirken, zamanla burjuva partisi hüviyeti daha belirginlik kazanmış; yoksullarla kurduğu ilişki kırılganlaşan bir ilişkiye dönüşmüştür.
AKP’nin TÜSİAD’la ilk başlarda kurduğu barışık ilişki de zaman içerisinde ciddi olarak zedelenmiştir. AKP’nin tabanının oluşturan taşradaki burjuva kesimlerin çok büyük bölümü ise hala geleneksel küçük üreticilik vasfını ölçek ve teknoloji olarak aşamamış ve küresel pazarlarla hiç ya da anlamlı bir ilişki kuramamıştır. AKP’nin politikalarında önemli bir etmendir bu durum ve politik gelgitleri neredeyse bir kural haline getirmektedir.
AKP’nin bir diğer önemli oy desteği ise düzenli iş ve gelirden yoksun geniş kent yoksulları, küçük esnaf ve ağırlıkla enformel sektör çalışanlarından oluşan yeni kentli emekçilerdir.
Son on-on beş yılda kırsal nüfusun yüzde 45’lerden yüzde 20’lere düştüğü de gözetilecek olursa, bu kesimin çok büyük bir ağırlık oluşturduğu açıktır.
AKP, ilk başlarda bu kesimlere dayalı olarak daha belirgin bir yoksullar partisi görüntüsü verebilirken, zamanla burjuva partisi hüviyeti daha belirginlik kazanmış; yoksullarla kurduğu ilişki kırılganlaşan bir ilişkiye dönüşmüştür.
CHP bu kesimlerin oyuna talip…
CHP’nin vatandaşlık geliri,
taşeronlaştırmaya karşıtlık, kamunun istihdam yaratmada ve toplumsal
eşitsizliği önlemede rol üstlenmesi gibi vurguları; bu toplumsal kesimlerin
beklentilerine fazlasıyla seslenen söylemlerdir.
CHP, kredi ve TOKİ borçları gibi konularda da politikalar geliştirebilir ve bu politikayı dini ve etnik aidiyetlerine saygı göstereceğine ilişkin güven verebilir bir söylemle birleştirebilirse, bu kesimlerin desteğini yeniden kazanabilir. AKP ile araları zaten iyice bozulmuş oyan küçük çiftçilerin desteği de hesaba katılacak olursa; bu kesimlerin CHP’yi iktidara kadar taşıyacak bir itki sağlaması olanaksız değildir.
CHP, kredi ve TOKİ borçları gibi konularda da politikalar geliştirebilir ve bu politikayı dini ve etnik aidiyetlerine saygı göstereceğine ilişkin güven verebilir bir söylemle birleştirebilirse, bu kesimlerin desteğini yeniden kazanabilir. AKP ile araları zaten iyice bozulmuş oyan küçük çiftçilerin desteği de hesaba katılacak olursa; bu kesimlerin CHP’yi iktidara kadar taşıyacak bir itki sağlaması olanaksız değildir.
CHP’nin orta sınıf tabanı bu duruma ne der?
AKP’nin geleneksel liberaller,
milliyetçiler, geleneksel muhazafakar-dinciler, sol liberaller koalisyonu
olması gibi; CHP’de bugün milliyetçiler, liberaller, sosyal demokratlar koalisyonu
durumunda.
Nasıl AKP yükselişteyken bu koalisyonun hiç bir unsuru bayrak açma cesareti gösteremiyorsa, CHP’nin yükselişini sürdürmesi de benzer bir sonuç doğuracaktır. Kılıçdaroğlu’nun bu kesimlerin ayak bağı olmasını engellemesi, taviz vermekten çok, CHP’yi yükselişe geçiren söylemleri ısrarla biçimde dillendirmesiyle mümkündür.
Kent orta sınıflarını oluşturan tabakalar ise, temelde Kürt haklarına ve dinsel özgürlüklere değil; neo-liberal politikaların beslediği dinselleşmeye ve toplumsal parçalanmaya karşıdırlar. Avrupa Birliği’ne karşıtlıkları insan hakları, kültürel ve yaşam tarzları açısından bir karşıtlık değil, emperyal niyetlere olan bir karşıtlıktır. CHP’nin geçmiş dönemde dillendirdiği miliyetçi-laikperest söylemler, bu kesimlerin taleplerinin doğrudan değil çarpıtılarak ifade edilmiş biçimiydi. CHP tabanı tam da bu nedenle kendisini asla CHP ile tam olarak bütünleşebilmiş hissedemiyordu. Kılıçdaroğlu ile kan uyumsuzluğunun azaldığı ve taban ile CHP arasında daha sıkılaşmış bir ilişki yaşanmaya başlandığı açıktır.
Nasıl AKP yükselişteyken bu koalisyonun hiç bir unsuru bayrak açma cesareti gösteremiyorsa, CHP’nin yükselişini sürdürmesi de benzer bir sonuç doğuracaktır. Kılıçdaroğlu’nun bu kesimlerin ayak bağı olmasını engellemesi, taviz vermekten çok, CHP’yi yükselişe geçiren söylemleri ısrarla biçimde dillendirmesiyle mümkündür.
Kent orta sınıflarını oluşturan tabakalar ise, temelde Kürt haklarına ve dinsel özgürlüklere değil; neo-liberal politikaların beslediği dinselleşmeye ve toplumsal parçalanmaya karşıdırlar. Avrupa Birliği’ne karşıtlıkları insan hakları, kültürel ve yaşam tarzları açısından bir karşıtlık değil, emperyal niyetlere olan bir karşıtlıktır. CHP’nin geçmiş dönemde dillendirdiği miliyetçi-laikperest söylemler, bu kesimlerin taleplerinin doğrudan değil çarpıtılarak ifade edilmiş biçimiydi. CHP tabanı tam da bu nedenle kendisini asla CHP ile tam olarak bütünleşebilmiş hissedemiyordu. Kılıçdaroğlu ile kan uyumsuzluğunun azaldığı ve taban ile CHP arasında daha sıkılaşmış bir ilişki yaşanmaya başlandığı açıktır.
CHP’nin tabanının “tutucu” ve/fakat
AKP’nin tabanını “ilerici” olduğu iddialarına bir de bu mercekten bakmakta
fayda var.
Yorumlar
Yorum Gönder