Merkezde değil Şeriatçı da AKP Konjonktür Partisi


“Merkez” de değil, “şeriatçı” da…
AKP  “KONJONKTÜR” PARTİSİ…
Cindoruk’un DP’nin başına geçmesinin, DP-ANAP birlik görüşmelerinin ve Demirel’in “AKP merkez sağ değil” sözlerinin ateşleyici etkisiyle basında “Merkez Sağ ne demektir?”,  “AKP merkez sağ bir parti midir?” soruları ekseninde yoğun bir tartışma başladı. Kimi köşe yazarları AKP’nin merkez sağı doldurduğunu, Demirel ve Cindoruk’un ise 28 Şubat’tan itibaren merkez sağ çizgiden ayrıldıklarını iddia eden yazılar kaleme aldılar. Kimi yazarların yorumu ise, AKP’nin bir merkez partisi değil Cumhuriyet karşıtı gizli ajandalara sahip şeriatçı bir takiye partisi olduğu yönündeydi. Bu yazı bu iki iddianın dışında konumlandırıyor kendisini…
Merkez nedir?
Bir partinin merkez partisi olup olmadığının iki önemli kriteri vardır: birincisi o partinin sistem içi bir parti olup olmaması; ikincisi de mevcut devlet yapılanması ile arasında kurduğu ilişki biçimi... Bir parti sistem içi olabilir, ama devlet yapısı ile kurduğu ilişki çatışmalı bir ilişkiyse bu partinin merkez partisi olarak nitelenmesi de mümkün değildir. Merkez partileri mevcut sistem ile mevcut devlet yapısının ikisini birden en başarılı biçimde temsil eden ve toplumun hatırı sayılır bir bölümünü de bu ilişkiye entegre edebilen partilerdir. Bu denge içerisinde daha milliyetçi ve muhafazakar değerleri seslendiren, piyasa ekonomisi vurgusunu öne çıkaran partilere merkez sağ; daha modern ve yenilikçi değerleri öne çıkaran, paylaşıma ve kamuya daha belirgin vurgu yapan partilere de merkez sol partisi denir.
Kimi yazarların “Merkez sağ, toplumsal değerlerin temsilcisi olan ve toplumsal merkezi devlete karşı temsil edendir” savları da, bu tanımlardan hareketle bakıldığında yanlış bir savdır. Eğer bu yazarların savı geçerli olsaydı; toplumun çoğunluğunu kazanmayı başaran sistem ve devlet karşıtı partilerin de merkez partisi olarak nitelenebilmeleri gerekirdi ki; böyle bir sav siyaset bilimi açısından tümüyle geçersizdir.
Merkez partilerin varlığı ve başarıları sistemin istikrarına bağlıdır!
Merkez sağ ve sol partilerinin işlevsel olabilmesi, sistemin az çok istikrarlı biçimde çalışabilmesiyle ve farklı ekonomi politikalara kısmen de olsa izin verecek bir esnekliğe sahip olmasıyla olanaklıdır. Eğer ekonomik yapı istikrarsızlaşmışsa, eğer sistemin ideolojik kodlarında ciddi çatlamalar olmuşsa, eğer uygulanan ekonomi-politikalarla toplumun çeşitli tabakalarının taleplerini asgari ölçüde de olsa yanıtlayabilme esneklikleri kaybolmuşsa, ya da eğer sistem içi ya da dışı bir geçiş süreci yaşanmaktaysa, klasik merkez partileri de eski geleneksel işlevlerini yerine getirmekte zorlanacaklardır. Bu koşullarda sistem içi ya da dışı güçlü merkez kaç kuvvetler devreye girecektir.
Neo-liberalizm, küreselleşme ve merkez çöküntüsü
Küreselleşme süreci ve neo-liberal ekonomi politikaların egemen olması, sosyalizm iddialı sistemlerin çöküşü, 12 Eylül askeri darbesi, Kürt hareketi ve siyasal dinciliğin yükselişi gibi iç ve dış faktörler Türkiye’de geleneksel merkezin krize girmesine yol açtı. Bu değişimler sonucunda ciddi güç kaymalarının yaşandığı yeni bir sürece girildi; sistem içi farklı ekonomik politika uygulama esnekliği kayboldu. Klasik merkez tanımı ve özel olarak da merkez sağ ve merkez sol ayrımları eski açıklayıcılığını yitirmeye başladı. Buna karşın gelişkin ekonomik yapıya sahip ülkelerde merkez partiler krizin etkisiyle önemli ideolojik değişimlere uğramakla birlikte, fiziksel varlık ve etkilerini büyük ölçüde korudular. Türkiye gibi istikrarsızlığın daha belirgin olduğu ülkelerde ise, bu değişimin sancısı ve sarsıntısı daha büyük oldu.
AKP, bu sürecin ürünü
Siyasetin merkezinin çöküşe uğradığı bu dönemde, paradoksal ve ironik olarak sistem içi tüm partiler kendilerini -merkez sağ ya da sol da değil- bizzat merkezin kendisi olarak nitelemeye başladılar. Bazen de sistemin uçlarında yer alan partilerin güçlenmesinin yarattığı korku ve gerginlik “AKP merkeze kaydı”, “MHP merkez partisi oldu”  gibi siyaset bilimi açısından geçersiz iddialarla yumuşatılmaya çalışılmakta. Bu partilerin eskisine göre biraz daha merkeze kaydıkları söylenebilirse de,  yaşanan uçların normalleşmesinden çok sistemin uçlara -özellikle de sağ uca- yuvarlanmasıdır.
Bu tablo içinde geleneksel merkez dışı partiler iktidara gelebiliyor. Fakat iktidarda kalabilmeleri iç ve dış, yeni ve eski güç odaklarını dikkate almaları, onlar arasında reel ve rasyonel bir denge tutturabilmelerine bağlı oluyor. Merkez kayması yaşamış bir siyaset zemininde bu partiler, ne klasik merkez partisi olabiliyorlar ne de klasik merkez dışı ideolojik konumlarını koruyabiliyorlar. Bu partilerin varlıkları ve başarıları tümüyle konjonktüre bağlı ve AKP içinde geçerli olan bu… AKP geleneksel klasik şeriatçı bir parti değil artık ama merkez partisi de değil… Küreselleşme sürecinin istikrarsız yapısının ürünü olan eklektik, çelişkilerle yüklü, pragmatist ve tümüyle konjonktüre bağlı bir parti.
A

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-