Başarı ve İktidar ama Nasıl?

Başarı ama nasıl…
Siyaset başarı için yapılır… Burası kesin… Başarının en temel ölçütü de iktidar olabilmektir. Bu da çok açık… Fakat siyasette “nasıl bir başarı” ve “nasıl bir iktidar” sorusu da en az birincisi kadar önemlidir. Sağ muhafazakâr bir yönetimseniz sizin projeleriniz kamu çıkarını değil özel çıkarı esas alacaktır. Kamu yararı yerine ticari kazanç başarınızda temel kıstas olacaktır. Mesela karlı bir iş olmadığı için rantı yüksek bir arsaya park yapmayacaksınız. Var olan açık ve kapalı kamusal alanları rantı yüksek işlere tahsis etmeyi başarı sayacaksınız. Sosyal güvencelere ve sosyal haklara sahip dayanışmacı vatandaş yerine, hayırsever yöneticilerin ve zenginlerin himmetine muhtaç boynu bükük bireyci tebaa oluşturmak isteyeceksiniz.  Kadını ev içine göndermeye yönelik politikalar izleyeceksiniz. Ya da siz “hakları olan vatandaş ve görevleri olan devlet” anlayışını değil “hakları olan devlet ve itaat en başta olmak üzere görevleri olan kul” anlayışını öne çıkaran bir anlayışla iktidar olacaksınız. Ve iktidarınızda da bu anlayışın toplumda egemen olmasını sağlamaya çalışacaksınız.
Peki siz sol bir anlayışa sahip olduğunuzu iddia ederken, yalnızca geçici siyasi başarılar adına, bu sağ politikaları uygularsanız ne olur? Evet, belki bir iki seçim başarısı elde edebilirsiniz ama orta vadede yalnızca sağ düşüncenin toplumda egemen olmasına, bir diğer deyişle sol düşüncenin mezarının kazılmasına hizmet etmiş olursunuz. Bunun için başarı ama hangi programla başarı sorusunu sormazsanız; sizin elde ettiğiniz aslında ölümcül bir Pirus Zaferinden başka bir şey olmaz.
Halkın içinde olmalıyız ama…
Siyaset halkı kendi siyasal programınıza kazanmak sanatıdır. Bu nedenle elbette ki (halka gitmek değil!)halkla iç içe olmak son derece önemlidir.  Özellikle çeşitli yenilgi ve hayal kırıklıkları ve ideolojik deformasyon nedeniyle adeta halka sırt dönülmüş bir sürecin arkasından “halka dokunmak” vurgusu başlı başına çok önemlidir.
Ama burada bir kez daha hangi program ve araçlarla sorusunu atlar ya da önemsizleştirir; halkla içi içe olmayı kendi başına her sorunun çaresi olarak görürseniz, statükoyu değiştirecek “devrimci bir hareket” olmaktan çıkar, statükoya teslim olan ve hatta onu kutsallaştıran tutucu bir yapıya dönüşürsünüz.  Ya da sağ-muhafazakar politikalar gibi halka din istismarı ve makarna götürmeyi halkla içi içe olmanın ve başarının kıstası olarak almaya başlarsınız.
Sol halkla içi içe olacaktır ama halka din istismarı ve makarna değil*, toplumcu bir programın rehberliğinde bilinç ve örgüt götürecektir. Halkı değişik biçimler altında örgütleyecek ve onların bu örgütleri vasıtasıyla hak talep etmesini ve bu süreç içinde kendi içinde güçlü bir dayanışma ağı örmesini sağlayacaktır. İşte, ancak o zaman, halka din istismarı ve makarna paketiyle gidenlerin karşısında,  gerçek bir toplumcu siyasal alternatif yaratılması başarılmış olacaktır. Bu noktada vurgulanması gereken bir diğer önemli konu da halkın içinde olması gereken esas olarak bireysel lider değil, kurumsal lider, yani örgüttür. Zira sol düşünce lider eksenli değil örgütlenme ve özgüce dayanma eksenli bir toplum modelini savunmaktadır. Halkın içinde olma perspektifi de bu anlayışı tarafından şekillenmek durumundadır kaçınılmaz olarak.
Kentimize sahip çıkamazsak kendimize de sahip çıkamayız…
Aslında sıfırdan başlamayacağız. Güzel, başarılı örnekler var bu konuda. Kuğulupark’a nasıl bir örgütlü bilinçle sahip çıkıldığı henüz çok taze hafızalarımızda. Birlik mahallesi halkının Birlik Parkı’na sahip çıkmak için daha geçtiğimiz aylar içerisinde bir araya gelmesi ve mücadele etmesi ve bu mücadeleden başarılı ilk sonuçlar elde etmesi de, bir başka önemli örnek…  Bu tür örgütlenmeleri daha etkin biçimde desteklemek ve çevre bilincinden, üretim kooperatiflerine kadar yaygınlaşmasına çalışmak, çok önemlidir. Eğer bu başarılabilirse, hiç şüphe yok ki, bugün Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılan “hacamat etme” operasyonuna cesaret edilemezdi .  AOÇ’nde yaşanan ciddi ağaç katliamı ve betonlaştırma sürecine yönelik  mücadelenin yükü yalnızca kentine ve mesleki onuruna sahip çıkma bilincine sahip bazı odalarımızın sırtına yüklenmiş olmaktan çıkardı. Bu vesileyle, AOÇ’ne  daha etkin biçimde sahip çıkmaya yönelik bir çağrıyı da buradan dillendirmiş olalım.
·          İhtiyaç sahibi vatandaşların gıda gereksinimine destek sunmak elbette önemli. Burada kastedilen bundan daha önemli ve öncelikli olanın halka bilinç ve örgüt götürecek çalışmalar olduğunu vurgulamak ve bu tür gıda desteklerinin örgütlü halkın kendi iç dayanışması aracılığıyla gerçekleşmesini teşvik etmektir. Böylece halk bazı yöneticilerin insafının tutsağı olmayacak, tersine sorunlarını çözmek için örgütlenme bilinci gelişecektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-