Sanat ve Alternatif Tarih...


 
Bir Kızılderili atasözü “Aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar avcı hikayeleri okumaya devam edeceğiz!” der. Tarih ortak bir metodolojisi ve ilkeleri olmakla beraber hep “taraflı” ola gelmiştir.  Tarihi yazanlar büyük çoğunlukla saraylara yakın olmuşlardır. Hele de ülkemizde Osmanlı’nın vakanüvis* geleneğinin güçlü izleri bugüne kadar uzana gelmiştir tarih yazımı alanında…

Bir tarih yazımı en az yönetenler kadar yönetilenlerin; hakim unsur olanlar kadar azınlıkta kalanların, beyaz kadar siyah ve sarı’nın da tarihi olabildiği ölçüde gerçek anlamda bilimsel ve objektif bir nitelik taşır.

Doğrudur, en çok belgeyi güçlü olanlar bırakır geriye… Şaşılacak bir durum değildir, tarih motorunun direksiyonunu elinde tutanlar tarih yazımının direksiyonuna da hakimdirler…  Ama görmek isteyenler için çeşitli alternatif tarih kaynakları da vardır aslında ve bunların en başında da halk deyişi, şiiri ve halk müziği  gelir… Alternatif tarih bizzat halk kültürünün içinde yaşar, yaşatılır… Taa bin yılların içinden süzülüp bugüne, bizlere ulaşır…

Bu tarih Köroğlu’nun, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan’ın, Nasrettin Hoca’ların, Yunus Emre’lerin dilinden kolektif bir düşünceye evrilerek bize ulaşır… Bize ulaşan sözlerin atfedildiği  kişilerin bazen gerçekten yaşayıp yaşamadığını ve o sözleri söyleyip söylemediğini bilemeyiz ama orada söylenenlerin halkın kolektif duygu ve düşüncesini yansıttığını biliriz.

Halk müziği bir yerelliği anlamamızın, onun kültürüne nüfuz etmemizin ve o kültürü yaşatarak gelecek nesillere ulaştırmamızın da en önemli araçlarından biridir. O tarihte halk nasıl yaşar, nasıl üretir, nasıl tüketir; kendini yönetenlere karşı ne düşünür, ne hissedermiş; kadın-erkek, aşk, evlilik ilişkileri nasıl yaşanırmış, bize tüm bunları halk şiirleri, deyişleri ile birlikte en iyi halk müziği yansıtır.

Anadolu'nun köklü bir tarihi ve kültürü var. Nice medeniyetler boy göstermiş, iz bırakmış bu coğrafyada… Yaşadığımız bölgenin kültürel mirasına sahip çıkmak, bu kültürel mirası geliştirerek bugünden yarına miras bırakabilmek ancak mimarisine, fokloruna, halk müziğine, edebiyatına, şiirine sahip çıkmakla olanaklıdır.

Duyduğumuz her ezgiyi, deyişi, okuduğumuz, gördüğümüz her sanat eserini  bu gözle incelediğimiz vakit; aslında çok ciddi bir tarih-kültür çalışması da yapmış oluruz.

İyi dinlemeler, iyi okumalar herkese...

 
*Osmanlı devletinde zamanın olaylarını tespit etmek ve yazmakla görevli devlet tarihçisi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-