Doğu ve Batı - Modernizm ve Post Modernhizm

Kapitalist Modernizm Batı'yı, "ahir zaman medeniyetinin" yegane temsilcisi olarak görüyordu. Diğer ülkelerin ne kadar medeni olup olmadıkları da Batı'nın o gün ulaştığı kriterler üzerinden test ediliyor; özellikle doğulu ve Hıristiyan dışı topluluklar batı değerlerinden -endüstriyalizm, bilimcilik, kadın hakları, demokrasi vb- uzaklıkları nedeniyle, modern uygarlık şemsiyesinin dışında sayılıyordu.
Batılı kalemşörlerin kimileri, bu toplumların içsel zaafları nedeniyle hiç bir zaman modern olamayacaklarını iddia ederlerken (oryantalistler), kimileri de bu ülkelere modernleşmek için daha çok ve yoğun biçimde batılı reçeteleri uygulamalarını öneriyorlardı.
Zavallı Doğu toplumları da, kah kendilerinin "batılıdan daha batılı" (modern) olduklarını kanıtlamak için abartılı, rüküş bir batılılık taklidi üretmeye çalışıyorlar; kah ters bir oryantalizmle kendilerinin Doğulu olduklarını ve  hiç bir zaman Batılı (Batı değerlerin sahibi) olamayacaklarını, Doğululuğun daha üstün faziletleri nedeniyle, aslında Batılı olmamalarının da daha hayırlı olduğunu  iddia ediyorlardı.
Ama netice de Doğulu mu yoksa Batılı mı? Modern mi yoksa Geleneksel mi? olduklarından emin olmadan, bir o yana bur bu yana savrulan derin bir kişilik bunalımın, şizofrenik bir kişilik parçalanmasının içinde kıvranıp duruyorlardı.
Sonuçta olan oldu. Batı bayrağındaki  modernlik şiarını sildi ve  post-modernliğe rücu etti. Doğu ve İslam toplumlarına "Değişip Batı gibi olmanıza gerek yok; siz böyle de çok güzel ve değerlisiniz" demeye başladı. Bu ülkelerdeki Batıcı kesimleri tasfiye edip Doğucu ve Gelenekçi kesimleri el üstünde tutmaya başladı.
Batı 1950'li yıllara kadar gerçekten de sanayi alanında olduğu kadar, bilim, sanat, kültür ve demokrasi alanlarında oldukça ileriydi ve özgüvenliydi... Aslında önerdiği yol ve rota gerçekçi olmamakla birlikte, Doğu'lu toplumlara söylediği Batıyı yakalamak ve geçmek istiyorsanız  üretim, bilim, kültür ve demokrasi alanlarında geleneksel yapınızı parçalamanız ve atılım yapmanız gerekir" sözü doğru idi. Bu değrlendirme de bilinçli biçimde eksik olan Doğulu toplumların Batılı değerlerden feyz alarak ama Batılı emperyal devletler sisteminin hegemonyasından çıkarak ancak bu tür bir atılımı  başarabileceklerinin söylenmemesiydi.
Fakat tam da Batı kapitalizminin ekonomik,siyasal ve kültürel bakımdan derin ve yapısal  bir krize  girmeye başladığı 1970'li yıllardan itibaren, yani tam da batının yaşadığı kriz koşulları nedeniyle batı hegemonyasının fiilen zayıfladığı, dolayısıyla Doğulu toplumların Batılı emperyal sistemden  görece bağımsızlaşarak bir sıçrama yaşabilme olanaklarının arttığı bir dönemde, Batı Doğu'ya postmodirnizm adında  başka bir hikaye atlatmaya başladı. Batılı ülkeler artık "Boş verin Batı'yı ve batılı değerleri, sizin değerleriniz, gelenekleriniz, feodaliteniz, tarikatlarınız, kadına ikinci cins rol vermeniz, modern eğitim yerine geleneksel ve dinsel eğitiminizi korumanız güzeldir ve değerlidir. Bunlar gerici değildir; geriliğinizle hiç alakalı konular değildir. Hatta geleneksel tarikatlarınızı vb. sivil toplum temsilcisi yapılanmalar olarak değerlendirmek bile olanaklıdır. Boş verin temel ve büyük sanayiyi, sizin esnaf kafalı küçük sanayiniz güzeldir...Siz böyle de medenisiniz... Medeniyetin standart tanımını yapmak diktatörcedir... Herkesin medeniyeti kendine göredir vb. vb."  demeye başladılar.

Modernizmden  postmodernliğe bu ani dönüşünü, Batı'nın  içinde bulunduğu ekonomik, siyasal ve ideolojik hegemonya krizi ile ilişkilendirmemeye ve onların kemale ermesine ve çok kültürlülüğe hoşgörüyü keşfetmesine bağlamaya teşne  yerli güçler de hazırdı.  Batının hegemonyasının yeni bir söylemle  yeniden tesis edilmesinin bir aracına dönüşmeye hevesli bu güçler ise    emperyalizme tapmayı alışkanlık haline getiren liberaller ve  dinci gelenekçi güçlerdi.   Böylece bu ülkelerde  eskinin rüküş Batıcı güçleri yerine liberal dinci gerici ittifakının reytingi birden bire artmaya başladı. Ve Batı'nın bu yeni zokasını yutan doğunun bu alık balıkları sayesinde Batı emperyalizmi  Postmodernizm söylemini  kriz içindeki Emperyal Batı'nın uluslararası hegemonya ilişkilerini yeniden tesis edebilmesi doğrultusunda etkin biçimde kullanabildi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PAPAZIN BAĞI: BİR CENNET PARÇASININ HİKAYESİ...

ANKARA’NIN İKİ YÜZYILANA DAMGA VURMUŞ BİR TARİHİ YAPIT: ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

şarap,kadın,şiir...-şiir-